by GG
Olmuyor.
Sevmekle başlayan acı ile devam ediyor. Çok şey mi sevildiğini hissetmeyi
istemek. Kim sevecek bizi, bizim sevdiklerimiz mi yoksa umursamadıklarımız mı?
Niçin en tiz acıyı en sevdiğin insan sana yaşatır? Bilir herhalde derinin onu
gördüğünde bütün hassalığına kavuştuğunu ve darbe. Biz dersin, derini bile
soyarsın orta yere koyarsın ama nafile. Nereye kadar zorlayabilirim diye bile
düşünmeye başladığın bir aşkını bitkisel hayata sokmadan yaşatabilmenin
yollarını öğrensen kime öğretebilirsin? Insanım, sadece insan, param yok, pul koleksiyonum yok, arabam yok. Neler neler gerekir
yaşamak için? Kaç metre kare bir ev, birinci viteste 100 kilometreye kaç
saniyede çıkan bir araba, bir
metre seksenden biraz uzun boy, işte o var. Ela gözlerimi bir kıstımmı akan
suları çevirir gönülleri ters sol ederim.
Neyin anlamı
anlamını anlatıyor? Kim inanır bize, bana. Gitsen, nereye kadar gider de geri
dönersin? Hayallerimizin bile kontrol altına alınıp kaydedebilineceğini
düşündüren bir toplumda sevgilinden başka kimin içine geçebilirsin? Sevgilin ne
ister? Yarın. Sana teslim olmaz, ya onu terkedersen? Ya terketmezsem, o geçen
günlere yazık değil mi? Birşeyleri kaybetmeyeceğiz diye kendimizi kaybediyoruz
ve aramıyoruz bile. Kendimizle yolda karşılaşıyoruz.
Kaç kadınla
seviştikten sonra insan oluruz?
Ilkokul
yaşlarımda ilkokula gidiyordum. Öğretmenim ilkokul öğretmeniydi. Birinci
sınıfta Eser öğretmen, diğer sınıflarda Seçim öğretmen yarınlar ile karşılaşma
hazırlıklarını gösterdiler. Trampet çalmıştım 23 nisan zamanlarında, beş para
ver, beş para ver, beş para yoksa on para ver ritminde vurulan keçeli bagetler
pata pataları. Bir de müsamerede kilotlu çorap giymek zorunda kalmıştım. Siyah
renkti ve tanıştığım bütün gayretleri göstermeme rağmen beyaz kilotum altından
gözükmüştü. Böyle sorunlarım vardı o zamanlarda. Saklambaçta kurt olabilmek
için kendimin bile bulamayacağı yerlere saklanırdım sevdiğim genç kızı
kurtarabilmek duygusuna. Şimdi büyüdük ve sevdiğimizi ebe yapmak peşindeyiz.
Yavrucuğum,
dışarı çıkarken ayağına taş bağla, çok rüzgar var derdi Gönül hanım ama şimdi
taşlara diyorlar ona bağlan. Ellibeş kiloydum ve kan iğneleri teklifleri
alıyordum ama bira iğneleri teklifi daha cazip geldi, seksen kiloyum. Öğlen
teneffüslerinde kordon a koşulur ve zamana sığabilecek en çok bira içilirdi.
Akşam tekrar geri döner ve aynı sığılması gereken zamanlar zamanı yaşanırdı.
Hemen kucaklar insanı İzmir, sanki kırk yıllık dost gibi ve hemen kapının önüne
koyar kırk yıl eziyet çekmiş kadın gibi. Ben çok şanslıyım, izmir ile mutlu bir
evliliğimiz var.
Detaylar ile
süslenmez ise çok kısa ve daldan dala tarzan tarzı yazılar biraraya gelmişliği
olacak. Her zaman birşeylerin doğru olarak kabul edilişi var. Birkaç yıl sonra
çoğu düşüncenin değerini kaybettiğini bildiğimiz halde o günler için esir
alıyorlar bedenleri, ruhları.
Yarının düşünceleri
bunlar, bunlara inanırsanız ertesi güne kadar doğruyu yapmış olursunuz.
Annesinin
karnındaki çocuğun cinsiyeti insan olur mu?
Çıkmaz
sokaklarda büyüyor spiral çocuklar. Üstelik spiralin sonu ucuna bağlı.
Büyüdükten sonra küçülüyorlar, yarından bugüne koşuyorlar. Bir tek onların saf
kaldığının farkına fardılar ve ortalığa antisafoşen duygular saldılar.
Geleceğimiz bu nesil demek yanlış, geleceğin nesilleri bugünde yok oluyorlar.
Küçük bir çocukken sevgiyle kucaklara alınacaklarına para sesi tutkunu olarak
paralanıyorlar. En çok para, en güzel madde eşittir gelecek. Kim bilebilir ya
da niçin kimseler bilmez. Bir aynanın kör noktasında yaşıyoruz.
Hayatın
promosyon yüzünün bize hiç gözükmediğini düşünerek kaç adım daha atabiliriz ya
da koşmadan bir koşu kazanılır mı? Kazanılır sesleri gelecekten duyulmakta ama
kazanılmaz. Birçok dostumun motorun gücünden haberi var. insanın kendine ait
dakikalarının vitesi olsa umurlarında olurmuydu bilinmez. Bugün ruhum geri
viteste bana dokunmayın diyen bir dostunuzu ileri viteslerle tanıştırmak için
motorunuzdan kaç cc feda edersiniz?
Küçük diye
adlandırılan yaşlarda kendimle ilgili kararları bana bırakan bir ailenin
değerli solukları arasında büyüdüm. Büyüdükten sonra, yarınla tanışmama, onu
dikkate almama işlemlerin ufak çapta panik ortamı yarattı. Küçücük çocuğa
güvenenlerin gönlünü şüpheler doldurdu. Ya hep böyle kalırsa diye, kaldım.
Bu hayatta en
kolay yaptığım eylemin sevgimi paylaşmak olduğunu her gün yaşadığım halde
babama olan sevgimi ona dokunduramadığımı düşünürüm. Ona karşı yüreğim hep
kekeme olmuştur. Takılıp kalmıştır. Oysa küçük babası derlerdi bana, ona
benzediğim için ama nafile. Niçin böyle olur, sizlerde mi öylesiniz? En çok
sevdiklerimize en kötü yönlerimiz mi kalır her zaman? Çok sevmek demek, teslim
olmak, her şeyini paylaşmak, dilindekini ve gönlündekini saklamamak, hiç bir
filitre kullanmamaktır. Buradan yola koyularak konuyu biraz rahatlatabiliriz.
Aşk ile yüzüyüze
geldiğinde
Soğuk kış gününün ortasına
Soğuk kış gününün ortasına
Ilkbahar
çiçeklerini açan
Taze ağaç
gibisindir
Dondurucu soğağa
rağmen
Dökülmez güzelim
çiçeklerin
Ve taptaze kokun
Çünkü aşk korur
güzellikleri
Çarpıştım. Kendi
gölgemle çarpıştım. Öylesine dalmışımki gölgemi gölgede bıraktım ve ona
çarptım. Yaşamın anlamını gizli olan ya da olmayan alemlerde ararken bugünü
farketme yetimizi kaybediyoruz. Yarın adı takılan bilinmeyen ile akraba olmak
uğruna bugünün dostluklarını kırıyoruz. Bir kadını, çocuğu, arnavut
kaldırımları arasında açan kırçiçeğini, dolunayın arkasına gizlenmiş
yakamozları, sevgiyle dalından toplanmış yürekleri hayatın içinde ararken,
çıkmaz sokaklar koleksiyonları yapan solukları seyrederken, bugünün bizlere
sunduğu güzellikleri hissederek içimize çekelim. Bugün, gerçekten bugünde.
Yarınla seviştiğimizde, masturbasyondan farkı olmaz. Yüreği ve kadını
hissetmeden bütünleşen vücutlar ya da el yordamı bulunmaya çalışılan kendi
tenimizdeki kadınlar ile yapılan sevişmeler tamamına erer mi?
Ben kendi
tenimdeki kadınlarlar ile çok yemek yedim, onları eve bırakırken yatağıma
armağan ettim. Adını bile bilmeden vücutlarını bildiğim birbirinden değerli
tekil gecelerimi sabahla buluşturdum. Her sabahta, ilk defa adını bilmediği
birisiyle gece-sabah yolculuğuna çıktıklarını öğrendim. Ya ben çok farklıyım ya
da çok saf görünüyorum…
10.06.1996