22 Şubat 2012 Çarşamba

en çok seni sevemedim





















En çok seni sevemedim. Senden önce aldığım nefes aramızda soluklandı. Ama seni çok sevdim. Yüreğimin derininden sevdim. Senden önce attığım adımlar, aldığım nefesler, dokunduğum tenler, girdiğim evler, saklandığım kasabalar, yalnız uyanmadığım sabahlar sorun olmadı.


O.


Aramızda “o” kaldı. Bir parçamın “o” nda kaldığına inandın. Ne bakışlarım ne dokunuşlarım, ne sana teslim oluşlarım “o” nu aramızdan alamadı. Sadece birbirimize dokunarak kendimizden geçişlerimiz, yüreğimden düşerek satırlara sarılan kelimelerim, hayatı arkamda bırakarak yanına yürek koşularıyla kavuşmalarım, seni senden alan beni benden alan biz olmalarımız yetmedi. Bütünümle sana geldim, bütününe vuruldum. Seninle bilmediğim sokaklarda yürümekten, seninle gidemeyeceğim gidilenlere gitmekten, seninle yapamayacaklarımı sıradanlığa kavuşturmaktan, seninle hayatın bize bıraktığı soluğu içime çekmekten inanılmaz mutluluk yaşadım ama aramızda “o” kaldı.

Yatağımı sana kurdum, soframı sana kurdum, yüreğimi sana kurdum, kendimi sana kurdum. Sana kavuşamadan kendimle öylesine takılırken aniden yüreğine takıldım, kaldım. Seni bana getiren evimin merdivenleri seni sayıkladı, sokağıma girdiğinde mahallenin köpeklerini adımlarına vuruldu, zilim elini yanağında hissettiğinde en güzel çalışını sana dinletti, kapım seni gördüğünde heyecandan yüreğini açtı, hayatımda ne kadar canlı ne kadar cansız varsa sana kalakaldı, bir de beni düşün satırının arasıına “o” girdi.



Sen sen olarak kalmadın. Ben ben olarak kalmadım. Ikimiz bir insan olduk. Aynı havayı aynı dudaktan soluyan, hayatın satırlarına aynı adımı atan, hüzünlü bir filmin sahnesine aynı gözden damlasını bırakan, krıçiçekleriyle bezenmiş yatağımıza aynı teni doğuran, tek kişilik biz olduk. Yürek yüreğe, ten tene, hayat hayata sevdaya armağan olduk.


Seni kendim kadar sevdim, aramızda “o” kaldı. Onu da kendim kadar sevdim. Kendini eksik hissettin ama ne sen eksik ne de “o” fazla. Aslında kendim eksik, kendim fazla….


Yaşadığım hayatımda bana en çok benzeyen insanım sendin. Beni bana en çok götüren sendin. Bana en çok dokunan sendin. Bana en çok bakan sendin. Beni en çok bilen sendin. Bendin, sendim. Aynaya baktığımda seni gördüm, aynaya baktığında beni gördün. Bu kadar sen ben olmanın imkansızlığında mı kaldık yoksa aramızda “o” mu kaldı. Sana eksik kaldım ama bütünüm sana kaldı.



Bana geç kaldığına kızdın. Zamanı eline alıp tersine çevirip yanıma düşmek istedin. Oysa yanındayım. Birbirimize ne geç kaldık ne de erken. Tam yüreğinde kavuştuk. Hayatı arkamızda bıraktık, birbirimizin içine geçtik. Aynı yuvarlağın içinde bizliğimizle çoğaldık. Aynı sigaranın dumanını içimize çektik. Aynı pencereden içimizi havalandırdık. Aynı taşı denizde aynı elle sektirdik. Ne sen sen olarak kaldın ne ben ben olarak, hayata bizi bıraktık. Beni tanıyan herkes seni bana yakıştırdı, bizim yaşadıklarımızı hayatlarına alabilmek için yıldızları kaydırdı. Arkamızdan görenler bile birbirimiz için atan yüreğimizi gördü…


Bir sigara yaktım ateşi sen, dumanı içime çektim içim sen. Gözüm daldı ikisi sen. Kahvemin kokusu, rakının anasonu, güneşin aydınlığı, yıldızların dileği sen. Ne kadar yazsam bir harfim eksik kalıyor, eksik harfim sen. Yürüdüğüm yollara tenimi serpiştiriyorum, takip edip bulan sen. Gideceğim sahil kasabası sen, kalacağım imkansız şehir sen.


En çok seni sevmeliydim ama en çok seni sevemedim. Yüreğiminde derinini salladığı gibi seni çok sevdim. Sen zeynep ben kamil. Aynı katta yan odada ingalarımızı birbirine dokundurmalıydık ama dokunduramadık. Hayatımız boyunca ne biriktirdiysek hepsini birbirine dokundurduk. Bütünümüzü yüreklerimizin kucağına serdik. Hayatı arkamızda bıraktık, birbirimize kaldık. Gözlerinin gülüşü uğruna gözlerimi yüreğine sermeye koşarken, ellerini sıcaklığı uğruna ellerimi sana bırakırken, yüreğimizin birlikte atması uğruna yüreğimi yüreğinin yanına mıhlarken sana eksik kaldım, aramızda “o” kaldı.


Milyonlarca insanın arasında yürürken adımlarından seni tanıdım. Insanları eleye eleye yüreğine dayandım. Geçmişi silmedim. Bugünümü kapına bıraktım. Açtın, okudun, yanıma koştun, biz olduk. Herşeyimi sana anlattım ama cımbız “o”na denk geldi. Onu sevmesem belki seni de sevmeyi bilmezdim dedim, kelimelirim havada silindi. Onun yanında değilim senin yanındayım dedim, harflerim özürlü kaldı. Anlatmasaydın dedin, bu kadarım dedim, cümlem tedavülden kalktı. Senden sonra başkasını seversem *o” sen olacaksın dedim, bakışların yüzüme tokat attı…


Hani filmlerin başında bazen yazar ya, bu filmdeki karakterlerin gerçek kişilerle ilişkisi yoktur, biz uydurduk… bu yazıdaki iki insanın gerçekle ilgisi vardır ama olmayan harfleride ekledim. Birebir anlatmanın imkansızlığında ( tanısanız hak verirsiniz ), bir şiirden yola çıkmanın benzerliğinde ama tamamen gerçek olmadığı kadar gerçekleride içinde sevgiyle barındıran sevdalıların harf hali…


“Sen”i çok sevdim.


22.02.2012