14 Aralık 2011 Çarşamba

dost sevgili












 by GG




Sigara ateşiyle buluştu, dumanı sevişme sonrasına karıştı, odayı enteresan bir sessizlik kapladı. Daha dün başkalarına dokunan tenler ilk defa gibi, son defa gibi bu geceye saklandı. Birbirlerine yabancı değildiler, hatta yılları aralarında konuk etmiştiler. Uzun yaşanmışlıkların dostluklarına tenlerini eklediler. Dost sevgili…


Iyi bulmuşsun bunu abi…


Kimi hayat sıkışıp kalırsın, yüreğin atmaz, adımların yürümez. En iyi bildiğine gitmek istersin, seni anlasın, seni dinlesin, seni bilsin istersin. Bilir, dinler, anlar. Onun yanında dinlenirsin, onun yanında güçlenirsin, kendine gelir ve tekrar yoranlara koşarsın. O, seni bekler bildiğin yerde, kapıyı çalmana gerek kalmaz, ihtiyacın olduğunda kapısını açık bulursun. Hayatında bir tek sen var gibi hissedersin, hep yanındadır, hep bekler. Aslında kalabalıktır ama kimsenin umursamadığı hayatta umursayanı bulduğunda bir tek senin zannedersin. Sen çıktıktan sonra o kapı yine açıktır ve başkaları girer içeri, soluklanır, kendine gelir, yoranlarına koşarlar.



Kocamı seviyorum, sevgilimi seviyorum ama senin yanında huzur buluyorum, ben deli miyim?.. Değilsin canım, üçümüz bir adam ediyoruz… Niye bu kadar açım… Seni doyuramadığımız için… Herkes bir kişi ile yetiniyor… Adı üzerinde, yetiniyor. Sen yetinmek yerine bütünü istiyorsun ve her birimizden bir tutam hayat buluyorsun… Sana aşık değilim, seviyor muyum onu da bilmiyorum, senin yanında hepsinden daha huzurluyum, sen de ne buluyorum… Kendini buluyorsun, senin kadar aç olmam, senin kadar yetinmekle ilgilenmemem ve ne yaparsan yap insan olduğunu bildiğimi bilmen… Inanılmazsın…Inanılırım, onun için yanındayım, yanımdasın… Ben bu kadar kalabalık bir yüreği daha çok taşıyamayacağım… Biliyorum, her dokunduğunda kendini sorguluyorsun, bir adamın olmalıyım diyorsun ve olacaksın. Sakinleşeceksin, ona koşacaksın, yetinmeyi öğreneceksin… Yapabilir miyim sence?.. Yapabilirsin ama yapamadığını anladığında kendini tutmazsan sevinirim… Sana mı geleyim?.. Kendim için söylemiyorum, senin için söylüyorum. Yetmezliğin ortasında yaşamanı istemiyorum. Ister bana gel ister kimseye, yeter ki kendini saklama… Inanılmazsın… Inanılırım… Inanılmazsın…


Bence de inanılmazsın abi…


Kocaman hayatın içinde, ilişkilerin mengenesinde soluk alan bedenlerin bir derin nefes peşinde koşmalarında kimler yaşıyor? Akıp giden hayatın sakin suları hangi ağacın altında saklanıyor? Bir adamı bir kadını sevmekle başlayan ilişkilerin devamında kim kimi seviyor? Kendini sevmeden düşülen sevginin kucağında büyüyemeden kaç hayat pas geçiliyor?



Merhaba… Sana da merhaba… Uzun zamandır seni izliyorum. Gerçekten çok kalabalıksınız ama tek vücut gibi eğleniyorsunuz. Hele sen, sanki herkes senin hayatının en önemli yerinde, herkesi sıkı sıkı kucaklıyorsun ki sevgilim bile beni öyle kucaklamıyor. Ve sayamadığın kadar kadını dudaklarından öpüyorsun... Kirli mi geldi?.. Yok, yok. Kendimin bile inanamadığım kadar doğal geldi. O nedenle seninle tanışmak istedim… Ama soracağım çok sorum var diyorsun… Beni anlayacağını biliyordum… Nasıl?.. Bilsem, ama önemi yok, ister enerji de ister altıncı yedinci his. İlk sorumu soruyorum. Bütün öptüklerinle ilişkin var mı?.. Aslında tek sorun bu değil mi?.. Bunu da bileceğini biliyordum ve evet… Hepsi ile belirsiz zamanlarda birbirimize dokunuyoruz, birbirirmizi anlıyoruz, birbirimize değer veriyoruz ve hayatın içindeki bütün anlamları paylaşıyoruz… Tenlerinizide mi?... Tabi ki, tenimde hayatın içinde nefes almıyor mu?.. Ben bana yetmeyen adamı bile paylaşamazken onlar nasıl seni paylaşabiliyor ?.. Bunu dostlarıma soracaksın… Hepsi biliyor mu hepsiyle birlikte olduğunu?.. İnsan dostundan birşey saklar mı?... Dinlerken kolay geliyor ama yapabilir miyim şu anda bilemiyorum… Bildiğinde yaparsın… Ya bilemezsem… Yapmazsın… Peki hiç aşık olmuyor musunuz?.. Oluyoruz… Birbirinize mi?.. Şimdiye kadar hayır, biz dostuz… Ama sevişiyorsunuz… O nedenle birbirimize dost sevgilim diyoruz… Aşık olduğunuzda ne oluyor… Aşkımızı yaşıyoruz… Birbirinizle birlikte olmaya devam ederek mi?.. Hayır, aşk bizim için iki yüreklik… Birbirinizi görmüyorsunuz yani… İnsan dostunu görmez mi?.. Aşkınız kızmıyor mu?.. Sen, bugün ki sevgilinden once kimse ile birlikte olmadın mı?.. Oldum ama bittikten sonra… Biz de birlikte olmaya devam etmiyoruz ki… Adı güzel ama yaşaması zor bu dost sevgili olayını… Hayat gibi… Herşeye bir cevabın var di mi… Yaşadığım herşeye bir cevabım var…



Tapıyorum sana abi…



Hayatın herhangi sokağında yürürken adımlarımızı kendi haline bıraksak bizi nereye götürür ? Yapmamız ya da yapmamamız gerekenleri bize öğretenler biz mutsuz olduğumuzda hayatlarının ne kadarını bize verirler ? Kaybettiğimiz her gün, yapma diyenlerin hayatından mı eksilir yoksa bizim hayatımızdan
mı ? Bu güne kadar ne yaptımsa ister uçuk kaçık ister sıradan, hepsinin benden doğduğunu bildim ve kendi evlatlarım gibi sahip çıktım. Bütün eleştirilere rağmen her adımımı hayatın ortasında attım. Beni eleştirenlerin benden daha fazlasını gizli gizli yaptıklarında bir ağacın gölgesine saklandıklarını gördüm. Yapılan bilinmiyorsa yapılabilir düşüncesinin herkesi yakaladığını gölgesiz gördüm. Benim bildiğimi herkesin bilmesinin en doğal olduğunu hayatın sokaklarında öğrendim. Her yaptığım ben, her düşündüğüm ben ki yapmasam bile, öyleyse saklanmak niye ? İnsan kendinden utanır mı? Eğer yapabiliyorsak bu kadarız. Her adımımız bizim içimizden yollara düşüyor. Toplumu, sevgiliyi, aileyi suçlamanın kolaylığında boyumuz ne kadar uzar ? En olmanın bu kadar önemli olduğu düzenler yuvarlağında kendine en kısa zamanda ulaşan bir insanın değeri olur mu yoksa bu da sistem karşıtı damgasını yiyerek kendinden uzaklara düşenlerin en uzağına mı yollanır ya da gider ?




En iyi bildiğin sularda yüzmenin keyfiyle hayatın adalarını hiç durmadan dolaşırken, her adadan topladığın hayatları özenle biriktirirken, bir an için durup nefesini tuttuğunda ne kadar kalabalık olduğunu anladığında biraz durmak gerekir mi sorusunun buharı çıkmadan diğer adanın sahiline çıkarken buluyorsun kendini, hayatını. Her adanın kendine özel topraklarında soluklanırken, yağmur olup birbirine sağanak düşen tenlerin sevişme sonrası kokusunu içine çekerken hayat durur, yürek uzanır. O anda odaya yayılan sigara dumanı gibi hayatının ağırlıkları dar sokaklarına doğru dağılır. İçindeki boşalan yerlere yenilerini doldurmak için heyecanlanırsın. Adanın yüreğine kocaman bir öpücük armağan edip diğer adalara doğru kendini denizin güzelliğine bırakırsın. Dalgalara teslim olup vuracağın kıyıyı beklersin. Hesapsız, tahammüdensiz, plansız ama heyecanlı bir şekilde bambaşka adanın seni heyecanla bekleyen kıyısında yeniden doğarsın. Belki de hep yeniden doğmanın sunduğu değerle her adada kendini sadece o adadaymış gibi hissedersin, hissettirirsin.



Buradaki ada, kadın oluyor di mi abi…



Hiç aşık oldun mu?.. Olmamış gibi mi duruyorum?... Hayatındaki kadınlardan aşık olmaya vaktin yokmuş gibi duruyorsun… Sevemedin di mi kalabalık hayatımda bir tane değil de bir tanelerden biri olmayı… Seninle birlikteyim ya… Hiç aşık oldun mu nun türkçe meali bana aşık olabilir misin aslında ve ona gore cevap vereceğim… Nerden çıkartıyorsun bunu şimdi…
İçinden. Sen sormadan benim cevaplamam gereken bir çok sorun olduğunu biliyorum. Ben hepsini cevaplamaya hazırım ama sen sormaya hazır mısın?..
Sorum falan yok, sana öyle geliyor. Aşık oldun mu soruma cevap vermemek için konuyu uzatıyorsun… Bırak bu kadını abi… Oldum. Onunlada seninle tanıştığım gibi tanıştım. Çok eşli yaşadığımı ve dost sevgililerim olduğunu anlattım, sana anlattığım gibi. Dost sevgilim olmayı kabul etmedi, sadece tek insanla birlikte olacağını anlattı. Görüşmeye devam ettik, gecelere kadar sohbet ettik, günler boyunca kanepede yattım ve bir sabah yatak odasında uyandım. Her geçen saniye büyüdük, büyüdük, aşık olduk. Ne güzel be abi…
Dost sevgililerimle vedalaşıp dost hallerimize döndük ve ben de onun yüreğinde soluk almaya devam ettim…Ben de kabul etmeseydim bana da aşık olur muydun?..İlk günden konuşacaklarını bugüne saklamanın bir faydası oldu mu?.. Ben ne diyorum sen ne diyorsun…Ben bile katlanamam bu kadına abi… Neyse, sen anlatmayacaksın ben anlatayım. Beni tanıdın, anlattıklarımı dinledin ama aslında öyle bir insan olmadığıma karar verdin. Kalabalığım içinde once bir numara sonra tek olacağına inandın. Duygusal bir insanın eninde sonunda sana aşık olacağını bildin ve yola çıktın. Senin yanındayken sadece seni hissetmemi sana özel zannettin ama ben her değerli insanımla yalnızken sadece o hayatımda var gibi paylaştığımı bir türlü kabul etmedin. İnsanların kendilerini anlattıkları gibi olmadığını bildiğin için benim hakkımdada o karara vardın ve kendince azımla yetinmek yerine bütünümü istedin, azımıda yitirdin…



Oh be abi…




Ten pazarının toplanma saatinde buluşacağıma, bildiğim, tanıdığım, değerler verdiğim, sevdiğim insanlarla birlikte olurum. Hareketli geçen gecenin sabahında, tıka basa koşa yediğin kahvaltının açlığında, bilmediğin sokağın sana havlayan köpeklerinde, köşeyi dönene kadar evden çıkamadığını hissetmelerinde, kendi mahallene döndüğünde toprağı öpmelerinde, popom internete düşer mi karelerinde, acaba beni arayacak mı sorusunun her zaman ki cevabında, denk gelmeyecek anlarda gelen ve harfleri okunmayan mesajların kavurucu soğuğunda, bedeninin etrafında mobese var hissine kapılmanın arkada kalan gözlerinde, ne kadar anlatsan anlatamayacağın cümlelerin başka lisanda duyulduğu kayıplarda, keyif almadığın gecenin öğleninde buluşup, canım ben dün geceyi hayatıma ekleyemedim, tenlerimiz ağzımız kadar birbirine geveze değil, sana sarılıp uyuyamadım, kokunu tenime mıhlayamadım dediğinde, seninde öküz olduğunu biliyordum, bir geceyi güzel bir kadınla geçirmek için uğraşacağına kendin gibi öküzlerle tavla oyna cümlesini duyacağıma bildiklerimle yaşlanırım, olmadı kendimi kucaklarım…




Dost sevgili, sanadır bütün dokunuşlarım, her solukta biriktirdiğim hayat satırlarım, anlayışlarım, senin sıcaklığındaki kucağım, seninle her gece yeniden doğan sen kokulu tenim, gitmelerimizde beklemelerimiz, buluştuğumuzdaki kaybolmayan heyecanlarımız, ait olmadan bütüne varan imkansızlarımız, seninle benim, benimle senim tekerlemelerimiz, hayata eklediğimiz birlikte yürüyen adımlarımız, yüreğimizin kapılarını sevgimize kadar birbirimize açışlarımız, ağlatacaksın beni abi… tadına vardığımız sabahlarımız, tenlerimize ektiğimiz birbirini anlayan dokunuşlarımız, hayatı yaşanası hale getiren bakışlarımız ve biz.


Iyi ki varsınız, iyi ki hayatsınız.


Biraz daha yazsaydın be abi…

2011