5 Nisan 2016 Salı

karma kArıŞıK oldum















ksb


Karma karışık oldum. Uzaktaydım, yokluğunu nefesliyordum. Bitmemişti ama gitmiştik ki ne kadar gidebilirim? Yokluğunda varlığını hayal ederek yaşıyordum. Sensiz yatağımda sana sarılıyordum. Sensiz kahvaltılarımda sana bakıyordum. Sensiz yürüyüşlerimde ellerimde oluyordun. Sensiz deniz kenarlarımda yüreğime konuyordun. Alışmaya çalışıyordum. Bilmediğin bir dili aniden konuşmak gibi alışmaya çalışıyordum. Olmuyordu. Deliler ötesi özlerken rakılar pansuman olmuyordu. Yürek yaram apaçıktı, sensizlik akmaya devam ediyordu. Kendimle konuşup, alışacaksın, alışmalısın, yaşamalısın diyordum ama bir kulağımdan bile girmiyordu...


Karma karışık oldum. En uzağa gitmeye çalışıyordum ama bir yürek atımı ilerleyemiyordum. İçiyordum, uyuşuyordum, sızıyordum, içiyordum, uyuşuyordum, sızıyordum, içiyordum, uyuşuyordum, sızıyordum ama her defasında yine sana uyanıyordum ki bu ruh halini de severim, aşkın acısını her yerimde yaşamayı da severim. Bitmeyeceğini biliyordum ama sensiz nefes almaya devam etmem gerektiğinide biliyordum. Bana yaşattığın en kötü anları düşünüp kendimi en kızgın halime getirip bak işte diyerek soğumaya çalışırken bir gülüşün gözümün önüne geliyordu ve sana yanıyordum, olmuyordu. Senden ne kadar hızlı koşarsam koşayım yine sana varıyordum...


Karma karışık oldum. Aylar geçiyordu, sen geçmiyordun. Senden önce bıktığım, terk ettiğim hayata dönemiyordum. Hayatı eleyip, eleğimi hiç e asmıştım. Yüreğime girdin, hayat oldun, nefes oldun, sebep oldun, umut oldun, hayal oldun, gerçek oldun, gülüşü hayatım oldun. Senden önceki yok olan hayatıma dönemiyordum ki herşeyi terk etmiştim ama yokluğun yüreğimi dağlıyordu ve yok olan hayatıma dönemiyordum. Biliyordum belirsiz bir süre sonra kabullenecektim. Yıllar sürse bile kabullenecektim. Ama düğününde şahit bile olsam da devam edecekti. Ta ki o zaman geldiği zaman sensizlik kenara çekilecekti. Sana aşık olduğum için artık aşık olmama gerek yoktu. Eninde sonunda dost sevgililerime geri dönüp, boş ki boş yaşamaya devam edecektim. Tensiz gecelerin sabahında sokaklara düşecektim ama yaşayacaktım. Her şeyi yaşayıp bitirip, hiç kadar yaşamayı zaten senden önce seçmiştim. Öğrenebileceğim kadar öğrenmiş, bıkabileceğim kadar bıkmış, hayattan gidip kendi yarattığım boşluğumda yaşamayı sevinçle kabul etmiştim. Ama seni gördüm...


Karma karışık oldum. İnsanları teker teker hayatımdan atıp hiçliğime tekrar sarılmaya doğru ilerliyordum, senden önceme varıp, daha da hiç olmanın tadına varmaya koşmak için heyecanlıydım. İllaki bir şekilde yüzün yüzümün önüne gelip bana bakıyordu. Olmayacağını bile bile başlamış, olmayacağını bile bile yaşamış ve olmayacağını bile bile ayrılmışken bile gidemiyordum, senden bir milim öteye gidemiyordum ama gitmem gerektiğini biliyordum. Sadece yürüyor ve içiyordum. Hayat boyunca katlanmak için içerken bu defa unutabilmek için içiyordum ama bir hücrem bile ölmüyordu. Olsun içiyordum ve tansiyonum bile çıkmıyordu. O istediği hayatta, istediği avrupa şehrinde, istediği cafe de, istediği gölyazı da keyfi yerinde merak etme diyordum. Sen de dön hiçliğine kendin kadar yaşa diyordum. İnsandan bıkmıştım, hayattan bıkmıştım, dünyadan bıkmıştım ve hiç birinin bir hiç olamayacağını öğrenmiştim. Hiç e doğru en hızlı şekilde gitmeye çalışıyordum. Bu hayatta ne yaşanacaksa yaşayıp ve anlamsızlığın anlamına varmıştım ama bir türlü sensizliğe varamıyordum. İllaki bir şekilde bir yerden bana bakıyordun. Olmuyor be delican diyordum olmuyor işte kabullen koto kadar yaşa gitsin. Olmuyordu. Gidemiyordum ama eninde kendimde gideceğimi biliyordum. Hep gitmiştim. Beş sene de olsa gitmiştim. Zaten bu son diye başladın ve son oldu artık sadece kendine kaldın cümlesini mantra yapsam bile gidemiyordum ama eninde kendimde gideceğimi biliyordum...


Karma karışık oldum. Bak senin için insan olarak çok değerli ve insan olarak da çok seviyorsun, onun istediğini yaşayan bir canlı değilsin, onun istediği genel kültüre sahip değilsin, sen anda yaşarsın o dünde ve yarında, o sosyal medyada yaşar, orada gördüklerine gitmekten keyif alır sen sadece dokunarak yaşarsın ve adımların seni nereye götürürse oraya gidersin, o sahip olmayı sever sen hiç bir şey istemezsin, onun hiç bir şey yaşamamış genç kız heyecanı var sen hayatı eleyip eleğini hiçliğe asmışsın... bırak o bildiği hayatta mutlu mesut yaşasın bir aşk için onun düzenini bozma, ona kıyma çünkü senin için insan olarakta çok değerli ve onu insan olarakta çok seviyorsun...


Karma karışık oldum. Gidememiştim ama eninde kendimde gidecektim. Belli belirsiz anlarda dellenip bir tek o var nefes almaya değecek ve sen onu kaybettin diye tepinsemde eninde kendimde alışacaktım. 23 nisan dan beri bildiğini yine bil ve hiç dokunmamış gibi hisset ve artık koto ol cümlesi istendiği kadar tekrarlansa da olmuyordu. Altı ay geçse de an kadardı. Günlerdir girip bakmadığın ig ye baktın, bir fotoğraf gördün, aşk hastanede ona gidip iyi olduğunu görmem gerek dedin yollara düştün ve gördün. Bilmediğin, görmediğin aşık olduğun kadını ilk defa görecekmiş gibi heyecanla hastaneye girdin. Asansöre bindin yukarı çıktın. Kapıdan içeri girip gördün, aşık olduğun kadını ilk defa gördün...
Milyonlarca seni öpmek istedim, milyonlarca sana dokunmak istedim, milyonlarca seni kucaklamak istedim, yanına kıvrılıp bize uyanmak istedim ama tutuldum kaldım, adeta bir hasta ziyaretcisi oldum. Yetilerinden başlayıp imkansız yüreğine kadar öpmek için sana bakıyordum ama sadece sıradan bir ziyaretçi gibi durabiliyordum. Seni gördüm ve en az beş yıl daha senden gitmeye uğraşacağımı ve hala gidemeyeceği hissettim. Seni kucağıma alıp, olmayan evimize götürüp sana bir bebek gibi bakıp, koklayıp iyileştirmek istedim. Sadece ikimizin olduğu bir hayatta ve her anda yürek yüreğe mutlu olmak istedim. Ama ne yapacağını bilmez bir çocuk gibi kalakaldım. Ellerim hep sana dokunmak için deliriyordu ama havada kalıyordu. Pikeni düzeltirken çaktırmadan dokunup, batıkonu silerken dokunup yetinmeye çalıştıkça daha da delleniyordum. Tam karşında, adını aşk koyduğun değerlin tam karşında diye diye olmayan aklımıda bilinmeyene doğru gönderiyordum...


Karma karışık oldum. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece sana aşık olduğumu ama seni mutlu edemediğimi biliyorum. Ben aklımla yaşayamıyorum hele ki seni gördükten sonra sadece yüreğimden nefes alabiliyorum. Sen benden akıllısın. Bu hayatın içinde aklınla yaşarsın. Ben artık seni gördüm, ben artık bilemem lütfen sen bil diyesim var ama en uygun olan anda ya da ne zaman olursa olsun farketmez oturup konuşalım, hiç olmadığımız kadar sakin olup oturup konuşalım ve ikimiz içinde en doğrusunu bulalım diyesimde var ama hiç bir şey de bilemiyorum...


Konuşalım...

05.04.2016

20 Mart 2016 Pazar

Her zaman kukla olduk















ksb


Her zaman kukla olduk. Ülke olarak, birey olarak. İplerimizi ileriye oynattılar, ilerledik. Yerinde saydırdılar, saydık. Geriye oynattılar, geriledik. Her zaman kukla olduk. Her defasında kendimiz yapıyoruz sandık. Onlar yüzyıllık planlarla oynadılar, biz bugünümüzü bile görmedik, ipimiz kadar oynadık. Her başa gelen kendim geldim sandı. Her başa getiren biz getirdik sandı. Başa gelirken ipini uzatan, geldikten sonra unuttu, ben başardım oldu. Onlar yüzyıllık planlarla oynattılar, biz bügünümüzü göremedik.



Her zaman kukla olduk. Sen parka giyeceksin dediler, giydik. Sen bıyığını aşağıya sarkıtacaksın dediler, sarkıttık. Düşmanımızı öldürüyoruz sandık, kendimizi öldürdük. Aynı evde doğmuş, aynı evde yaşayan, aynı kadına anne diyen, aynı adama baba diyen kardeşlerin birine parka giydirdiler diğerine bıyığını sarkıttırdılar, arkalarına yaslanıp kardeşi kardeşe vurdurdular. Saftık. Bildiğimiz, inandığımız doğrunun bizim olduğunu sandık. Her zaman kukla olduk, her defasında başka bir oyunda oynadık.



Her zaman kukla olduk. Her zaman kızacağımız birileri oldu. Kızdıklarımızla yaşıyorduk, kızdırtanlar uzaklarda. Taksimin göbeğine hamburgerci açıldı, önünde kuyruk olduk. Ülkeme bu bile geldi diye sevindirik olduk, annemizin köftesine küstük. O günleri unuttuk, demir perdeye hamburgerci açıldı, yakında yıkılır dedik. Biz daha önce yıkıldık ama koşuyoruz sandık. Önümüze ne konursa onu yedik, onu giydik, onu düşündük ve her şeyi biz başardık diye daha bir olamadan alleme i cihan olduk.
Her zaman kukla olduk. Oynatanlara değil en yakınımızdakilere yüklendik. Hep ortadan ikiye bölündik. Sağcı solcu, dindar dinsiz, mezhepli mezhepsiz... birbirimizi kucaklayacağımıza yumruklarımızı sıktık. Ne yaparsak yapalım hep kendimiz başarıyoruz sandık, iplerimizi farketmedik, başkalarının yazdığı cv lerimizi parlattık. Çok maaşlar aldık, çok şirketler kurduk, dünyaya bile açılamadık, birbirimizi kazıkladık. Gaz lambasıyla başladık, fiberle yetinmedik, burnumuzun dibini göremedik.



Her zaman kukla olduk. Aşk a inanmadık, dokunmaya inanmadık, sevmeye inanmadık. Sevdiklerimizden çok odalı gelecekler, çok hızlı araçlar, çok havalı fofoğraflar istedik. Önümüze ne konduysa hayatımızda o oldu aşkımızda o. Sevdiğimize değil, bize hayali kurdurtulan geleceğimize sarıldık. Kendi kendimize elde ettiğimizi sandığımız oynatanların sunduğu değerleri kaybetmemek için hayata sustuk, aşk a sustuk, biriktirdiğimizi sandığımız oynatanların değerlerini koruduk. Zaten gerçeği bilmiyorduk, sanala sıkı sıkı sarıldık. Zaten dokunmuyorduk, sosyal medya kadar yaşar olduk. Orada dokunduk, orada öpüştük, yapıştığımız bilgisayar koltuğundan kendimizi, ülkemizi kurtardık, kurtarmayanları sayfamızdan attık.



Her zaman kukla olduk. En iyi okullarda okuduk, bir harf öğrenmedik. En iyi şirketlerde çalıştık, bir gram öğrenmedik. Her şeyi bildiğimizi sandık, önümüze konulanla yetindiğimizi anlamadık. Ona kızdık, buna verdik. Buna kızdık, şuna verdik. Hiç bir şeyin değişmediğini anlamadık. İpimiz kadar nefes aldık, ipimiz kadar kazandık, ipimiz kadar yürüdük. Bazıları o kadar alıştı ki ipini tutmaya bile gerek kalmadı. Düşünmeden düşündüğümüzü sandık, sevmeden sevdiğimizi sandık, anlamadan anladığımızı sandık. Konu ne olursa olsun başkaları kadar olmak istedik. Kendi kadar olmak isteyenleri aşağıladık. Düzene uyamayan zavallılar olarak gördük ki düzülmek istemiyorlardı.



Neyse, uzun yazamıyorum, sıkılıyorum. Ben ipimi kestim, kendi odama yerleştim. Ben güç ile tanışmış biri değilim yani güçsüzüm. Herkese verecek kadar akılım yok sadece bana kadar var. Ben ancak kendini farkedecek kadar bir canlıyım. İnsanları peşimden koşturacak kadar havalı sözlerim yok, lider özelliğim hiç yok, sade birey, bir insan kadar nefesim var. Yaşadıklarım kadar düşünebiliyorum ve çok şey yaşadım ama bir insan boyu ilerleyemedim. Sadece insan olmaya çalıştım ama bırak hayatı her yerime dokunanlara bile bir harf öğretemedim. Yazdığım gibi güçsüzüm. Hazır insandan, hayattan, aşktan, dünyadan bıkmışken odama çekiliyorum, kestiğim ipimi yakıyorum. Size kolay gelsin.


20.03.2016

15 Mart 2016 Salı

Hayatarası sandıklarımı açtım.


















Hayatarası sandıklarımı açtım. 



Oyuncakçı dedenin masalları kokuyordu. En büyük mutluluğumuz iki taşın arasından gol atmaktı. Gazozuna oynardık ama içine hap atmazdık. Tek bildiğimiz öpücük Kiss idi ve onlarında yüzünü göremezdik. Horoz şekeri ile zambo karışımı renkli bir zarf buldum. Açmadım. Bebeklik adımlarımı sarmalayan beyaz ayakkabıların asılı olduğu kapıdan geçtim. Genç bile değildim. Babamı gördüm ki görmeyeli yirmi yıl olmuştu. İncecik dizlerine oturdum. Uzun saçlarımı bir sevgili gibi yaşlı ellerine doladı ki benden küçüktü. O zamanlar bilmediğim ben olan yüzüne baktım. Gözleri gülüyordu ve ben güldürüyorum sandım. Ben güldürüyordum. Evladı olduğum için değil de ben olduğum için beni seven ilk insandı. Belki kendine benzetiyordu ama beni ben olduğum için seviyordu. Hep hayatı anlatırdı. Atacağım adımların beni nereye götüreceğini bir masal gibi anlatırdı ama sen seçeceksin derdi. Akranlarım ne yiyeceklerine bile karar veremezken ben hayatımla ilgili kararları veriyordum. Bana normal geliyordu. Babam öyle öğretmişti. Bu hayat senin, ben sana bildiğim kadarını anlatırım ki çok şey biliyordu, bana sonsuz geliyordu ve sen kendi kararını verirsin diyordu. Bana sıradan geliyordu ama bırak geldiği günü gittiği günden yirmi yıl sonra bile bugün hiç bir evlada babamın bana kurduğu cümleleri kuran bir baba duymuyorum. İcatları vardı, soyadının hakkını verirdi ama insandı. Bana en büyük armağınını daha dizlerinde oturuken verdi, bu hayat senin, sen karar vereceksin.



Bir sigara yaktım ki içki iç ama sigara içme demiştin dizlerinde otururken.  Yaşasaydın yakmazdım. Yokluğun yokluk be baba ama yaşıyorum. Herkes gibi ben de kaybettikten sonra anlamları buluyorum. Senin anlamını... arkandan yazabildiklerimi bana gülerek bakan gözlerine haykırmak isterdim ama daha yeni yeni büyüyorum. Büyümeye, öğrenmeye, anlamaya değmeyecek bu düzenler yuvarlağında büyüyorum. Ben büyüdükçe sen de büyüyorsun ve sana suskun kelimelerime lanet olsun diyorum ama yaşıyorum. Sen öldün, ben yaşadım. Dostlarım öldü, ben yaşadım. Aşklarım öldü, ben yaşadım. Çocuklar öldü, ben yaşadım.


Sandığın geçmişindeki leblebi tozlarını üfledim. Dipsiz bir kuyu gibi duruyordu ama yaşanıp bitmişti. Yarım asırı içine sığdırmış ve hala yaşananlarını katlayıp istifliyordu. Ben an için yaşarken kimin için biriktirdiğini bilmiyordum. Ben bile açıp bakmazken yüreğime bakma gereği bile görmeyen biriktirdiğim  insanlar mı sandığım içindekileri merak edeceklerdi ? içinde hazine olsa tabi ki. Herkesin hayali oldum, kimsenin gerçeği olmadım cümlemi bana sık sık kim kurduruyordu ?
Rodi hala bugünkü yaşındaydı. Taka takalar hala dünkü sertliğindeydi. Tornetim son bindiğim gün gibi yaşını dondurmuştu. İnsanlık bildirgesi katladığım an ki izlerini saklıyarak duruyordu. Camlı teneke kutuların içindeki bisküvilerin kokusu ahşapa işlemişti. Macuncunun renkleri geçmişe disko topu olmuş dönüyordu. Odamın duvarını kapladığım posterlerdeki herkes ölmüştü. Limasollu naci plaklarım türkçe öğrenmişti. Elektrikli trenimin garında yandın çıkmıştı. Kafalığımın arkasına dizilmiş misketlerim önümde eğiliyordu. Kırmızı tavanını delmeye kıyamadığım ama deldiğim plastik arabamın rengi solmuştu ama beni gördüğünde heyecanlandı. Onun uğruna koşa koşa ameliyat olduğum pilli kırmızı vosvosum beni görünce göz yaşlarını tutamadı. İsim şehir oynadığım en son saman kağıdı sayfasının üzerindeki harfler yaşlanmıştı. Var a sahip olamazdık ama yok tan var ederdik oyucaklarımızı ve ne çok eğlenirdik. Reis den alınmış siyah rugan ayakkabılarımı dünyanın harikası olarak görüp nerdeyse öpüp koklayıp büyütesim gelirdi. Yumurtalık yapıp, küçücük parmaklarımızı içine sokup kaç kere sorumuzun cevapları saklanmıştı. Kaç kapak sonra sıktığım sarı sünger topumun saçlarına ak düşmüştü. Kendi kendine rüzgarla gol atan plastik topumuz jübile yapmıştı. Saklambaçta kurt olup sevdiğimi bilmeyen sevdiğimi kurtandığım günün akşamı kaybolmuştu.


Az her zaman çoktan iyidir, anlamı anlatır.
Anlayarak büyürsün, anlayarak yaşarsın.



Sıkılıyorum.
İçimde çılgın nehirden beter akan cümlelerimi dışarıya çıkarmaktan bile sıkılıyorum. O kadar çok şey anlattım ve anlattığımdan daha çok anlaşılmadım ki sıkılıyorum. Bir daha çıkmak istemediğim inişlerim var en dibi bulmak uğrana, insanlara hoşçakala. Kendi nehirimde kendime kaybolup kendime kalmak istiyorum. Biriktirdiklerime üzülmüyorum. İleride çok para etsin diye insan koleksiyonu yapmadım. Gördüm, duydum, dokundum içime aldım. İleride başına geçmek için dünyaya gelmedim. Bilmeden doğdum, insan olmanın anlamını bilmeye, yaşamaya kaldım. Dünyadan sıkıldım. Bilinenden, bilinmeyenden sıkıldım. Öğrenmekten, bilmekten, anlamaktan sıkıldım. Korkarım ki yazmaktan da sıkılacağım. Dört beş sayfa yazayım diye cümlelerime izin veriyorum ki o kadar bile çıkmak istemiyorlar. Şiir, ben anlamadan benden çıktığı için, daha daralamadan bedenimden ruhumdan ayrıldığı için.


Sıkıldım.



... Evladı olduğum için değil de ben olduğum için beni seven ilk insandı...
başka da oldu mu onu bile bilmiyorum.



15.03.2016