6 Ağustos 2009 Perşembe
beni affedebilecek misin sevgili beyoğlu?
Yüzlerce yıl yaşamış bir insanı nasıl anlatırsınız ?
Hele dünya güzeli bir kadınsa, hangi cümleler onu anlatmaya
cüret edebilir…
Krallarla, imparatorlarla, padişahlarla birlikte olmuş,
hain sevgililer tarafından kuşatılmış, bedeni talan edilmiş, yüreği yanmış,
gözlerine kızgın yağlar dökülmüş,
bir dokunuşuyla çağları değiştirmiş
bir kadının güzelliğini hissettirmenin yoluna girdiğinde,
çıkmaz sokakların kör kuyularında yankılanan sesini takip ederek
arar durursun sevdalı kadını, hayatı…
Onca acıya, hüzüne, gözyaşına, kaybolmuşluğa, akan kanlara,
çağlayan çoşkulara, sırtına saplanan hançerlere rağmen
yüzünde bir kırışıklık olmamasını hangi mantıkla açıklayabiliriz ?
Ya da, hadi canım sen de, ahı gitmiş vahı kalmış görmüyor musun diyenlere ne diyebiliriz…
Sen, kadınlara bakmasını bilmiyorsun !
Sevgili Beyoğlu,
seni güzel bir kadına benzetiyorum sana sormadan, yüksek izinlerini almadan…
Senin güzelliğini hayal etmenin, başkasından duymanın etkisi bile
insanları hayaldışı düşüncelere sürüklerken,
senin yüreğinin kenarında, belli olmayan bir iz kadar yakınında
yaşayan ben neler hissediyorum acaba ?
Sana aşığım desem güler geçersin, sensiz yaşayamam desem,
ne imparatorluklar tükettim ben dersin…
sana aşığım, sensiz yaşayamam…
Gece birbirini bıçaklayan karı kocalar bile sabahları elele dolaşabiliyor…
Sen de kalbime hançer saplasan,
sana dokunma şansını yaşamış ellerimle hançeri çıkarıp,
ipek bir mendille sana akan kanımı temizleyip hançeri pamuk helva ellerine uzatırım, tekrar, tekrar hançerle beni diye…
Seninle yaşamış hiçbir sevdalı seni unutamaz,
yeniden, yeniden dünyaya gelse bile seni arar durur,
sokağında bir taş olmak uğruna…
Kaç tane savaşı yüreğinde taşıdın,
kaç tane depremi bedeninde hissettin,
kaç tane cinayeti teninin gizemli sokaklarında izledin,
kaç tane yangının ortasına kendini attın,
kaç tane imparatorluğu konuk ettin,
kaç tane sahibin oldu ama sen hep kendin olarak kaldın,
her geleni kucakladın, kendine hayran bıraktın ve asla unutulmadın…
Sana karşı diyenler, sana karşı çıkanlar olabilir
ama bil ki onlarda senin saçının bir teline dokunabilmek için feda ederler
bütün özgürlüklerini, taçlarını, tahtlarını…
Seni kaybeden herkes,
göz yaşlarını iflah olmaz pınarlarından delilercesine çağlatır,
kendinden doğan yaşlarda boğulur
ve son sözü seni seviyorum olur.
Bize binlerce çocuk armağan ettin,
onlara bakacağız diye söz verdik ama yapamadık.
Güzelim çocuklarının yüzüne duvarlar ördük, tenlerini kazıdık,
ezip geçerek kendimize yeni yollar açtık,
onları kaderlerine terk ettik kendi kendilerine yok olsunlar diye
ve hala akıllanamadık Sevgili Beyoğlu.
Sana hergün yumruk atıyorlar, taşlıyorlar,
üzerinde tepiniyorlar, tenine kapanmaz yaralar açıyorlar,
gözlerini dağlıyorlar ama yüzyılların bir kırışıklığı bile konuk olmuyor
inanılmaz bedenine, yüreğine, hayata sunduğun güzelliklerine…
Biliyorum,
sevgililerin yüzyıllardır seni kullanıyor, seni aldatıyor,
güzelliklerine sahip çıkmıyor, kollarının arasına alıp seni kucaklamıyor,
korumuyor ama senden de vazgeçemiyor, seni unutamıyor
ve sana sahip olamayacağını bildikleri için seni kimseye yar etmek
istemiyor…
Bilmiyorlar ki,
sen de yoruldun artık bu umursamaz sevgililerinden,
dostlarından, konuklarından…
Ve bize bir ceza vermenden korkuyorum,
bizi terketmenden korkuyorum.
Biliyorum sonuna kadar hak ediyoruz seni kaybetmeyi,
senin güzelliklerinden mahrum kalmayı, başımızı taşlara vurmayı ama yine de
bize bir şans ver.
Artık dünyanın en güzel kadını olduğunu sana bakışlarımızla,
düşüncelerimizle, samimiyetimizle, yüreğimizle hissettireceğiz
ve seni mutlu edeceğiz.
Beni affedebilecek misin
Sevgili Beyoğlu ?
2009
10 Şubat 2009 Salı
Sevgili
Sevgili,
İster yüreğimde ol, ister uzaklarda.
Daha tanışmamış olsak bile,
adın sevgili…
Uyurken seni izlemenin, sessizce yanından kalkıp
en güzel kahvaltıları sen uykuya teslimken hazırlamanın,
sana dokunmanın yaşattığı karnaval çoşkularının,
el ele dolaştığımız sokaklara bıraktığımız izlerin,
herkesten kaçıp saklandığımız sahil kasabalarının,
senin kırgınlıklarına, benim kırgınlıklarıma sahip çıkışlarımızın,
sen hastayken, içinde yaşayan benim de hasta oluşlarımın,
yüzündeki gülüşü görme uğruna krallığımı vermelerimin,
kavgalarımızın içinden çıkan kucaklaşma anlarımızın,
kendi yerime geçmediğim özlemle tanışmış zamanlarımın,
tramvayın koluna el ele kaçak olarak asılmalarımızın,
gittiğimiz her sinemada seni izlemekten filmi kaçırışlarımın,
seni seviyorum sözcüğünü özenle sakladığım
yüreğimden sana doğru yolculuğa çıkarışlarımın,
sen, ben, biz olamayı hayata ekleyişlerimizin…
hepsi hepsi,
mutluluğu bana armağan eden hayat anlarım.
İyi ki varsın Sevgili,
daha tanışmamış olsak bile, iyi ki seni bekliyorum Sevgili.
Biz de iyi ki varsınız Sevgili Dostlarımız diyoruz.
Rakıcı da oturmuş Sevgili Dostlarımızı bekliyoruz.
Hayatı paylaşarak anlamlarını güzelleştirmek ve
mutlu bir gecenin bile yıllarca yüzümü gülümsetecek
değerini sevgili dostlarımızla yaşamak istiyoruz.
Sevgililer Gününüz Mutlu Olsun.
10.02.2009
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)