ksb
Kordonumdan ayrılalı çok oldu.
Düzenler
yuvarlağına konduğumdan beri hiç
durmadan çoğalmanın kucağında sürekli paylaştım. Tek başına insan
olunamayacağına inandım. Alfabeyi öğrendim, çarpım tablosunu ezberledim, ali ye
topu tutturdum. Trampet çaldım, müsamere zamanlarında siyah kilotlu çorap
giydim. Ilk diplomamı aldım, çıkışımı aldım, sokaklara armağan oldum.
Paylaştıkça
büyümenin basamaklarında sürekli çıktım. Çocukları sevdim, kadınları sevdim,
insanları sevdim. Hepsinin beni bütünlediği büyüsüyle nefes aldım. Aşağıya
bakmak hiç aklıma gelmedi. Her geçen günün sonunda yukarılara doğru ilerledim.
Dostlarımla çoğaldım, sevgililerimle güzelleştim. Yüreğim herkese açık oldu. Çok
eşli anlarımda tenim dokunabilene açık oldu. Gözlerim hep yakını gördü.
Gölgelere bakmadım, yüzlerin çizgilerinde kaldım. Aşık oldum. Inanılmaz
duyguların en halinde en deli halimle tanıştım. Iyi ki olmuşum, iyi ki hayatı
anlamlandırmışım. Herkese yetişebileceğim inancımla tek başıma, çok kişilik
koştum.
Düştüm.
Insan
biriktirdim. Her şehirde, sahil kasabalarında, dağ köylerinde, düzenler
yuvarlağının en ortasından en ucuna kadar insan biriktirdim. Zaman içinde
değerlenirler ve satarım diye düşünmedim. Bazen bir gülüşe bazen bir göz yaşına
kapılıp hayatımı yüreklere sundum. Insansız yaşayamacağıma inandım. Sevmeden
sevişemedim. Saklambaçta kurt olduğumda herkesi kurtardım. Misketlerimi
paylaştım, dokunuşlarımı paylaştım, yüreğimi paylaştım, tenimi paylaştım,
kahkahalarımı paylaştım, gözyaşlarımı kendime sakladım, dostlarımın göz
yaşlarını topladım.
Her
geçen dakika çoğaldım. Gündüzüm, öğlenim, akşamım, gecem benim olmadı,
sevdiklerime armağan oldu. Sürekli dinledim, sürekli anladım, sürekli yetiştim.
Kalabalağımın arasında gözükmez oldum.
Düştüm.
Bütün
sırları uzun ama ince bedenimin içine yerleştirdim. Yıllarca sakladım.
Bildiklerimin karmaşasında, hiç bir sırrı birbirine dokundurmadan içimde
kozaladım. Eski sevgili fotoğrafları, eski ve yeni sevgili yazılarını dolabımın
ince yerine gizledim. Ne yazılan bildi ne de şimdi yanında olan. Sadece
cümleleri değil hayatları içimde biriktirdim. Gerekli olduğu zaman geldiler,
sırlarını, yazılarını, huzuru aldılar, gittiler. Paylaştıkça çoğaldım, çoğaldıkça
yalnız kaldım. Bıkmadım dinlemekten, bıkmadım anlamaktan. Hayata kolları en
ucuna kadar açık geldiğimden, en acayip yaşanmışlıklar bile bana kaldı. Nasıl
olsa en manyağımız o, ona hiç bir şey garip gelmez cümlesinin içine hayatları
sakladım. Kendilerinden utandılar, benden utanmadılar. Kendilerine
söyleyemediklerini bana söyleyerek boşaldılar.
Yalnızlık,
mutsuzluk, çaresizlik, kimsesizlik durumlarında gelip, yürek kolumu çektiler.
Koştum, sarıldım, rahatlattım ve el salladım.
Kendimi,
herkese yetişebilecek bir kahraman zannederek, bitmeyeceğine inandığım
heyecanım ve sabrımla her an yüreğine asılınacak bir nefes alan olarak o odadan
diğer şehire, kadınların karmaşasından erkeklerin yalnız kalamamalarına koşup
durdum.
Nasıl
dayanıyorsun diyenler oldu ama onlarda hayatlarının yorgunluklarını bana
bıraktılar. Bütün yorgunlukları üzerime örterek yalnız gecelerimin
uykusuzluğuna daldım.
Düştüm.
Bir
bakışta sevildim, eksik kalanlara denk gelince sevildim, dinlemelerim ve
anlamalarımla sevildim, yüzleri görünce içlerinde duranlara dokununca sevildim,
en acayip yaşanmışlıkları sıradanlaştırınca sevildim, kimseler ortalıkta
olmadığında sevildim, tenlerin nefes alan kıvrımlarında büyüyünce sevildim ve
acaba kaç kişi gözlerimin rengini biliyor?
Yalnızlık,
mutsuzluk, çaresizlik, kimsesizlik durumlarında gelip, yürek kolumu çektiler.
Koştum, sarıldım, rahatlattım ve el salladım.
Bir
çok insan zamanı boyunca böyle geldim, böyle devam ettim. Insanları taşıdıkça
daha da güçlendiğine inanıldığı için bir kaç hayatlık insan biriktirdim. Bir
gecelik, bir ömürlük paylaşımların arasında bir fark göremedim. Herkesi,
kendimin bile sığmadığı bedenime yerleştirdim…
Bir
gece arafta kaldım. Aylarca çıkmadım. Çağrıya geri dönmemek ayıptır dediler.
Herkesi yorulmayacağıma inandırdım. Herkesi göz yaşımın olmadığına inandırdım.
Herkesi derdim olmayacağına inandırdım. Herkesi anlatacak bir şeyim yok
dinleyecek zamanım çok sözüne inandırdım. Insan olarak görünmeyecek kadar
içlerine geçtim. Kalabalağın ortasında yalnız olduğumu biliyordum ama bu kadar
yalnız olduğunumu neden anlamadım onu anlamadım.
Bu
satırları şimdi yazıyorum ama şimdinin anlatımı değil. Başlıkları önceden
yazmıştım. Denk geldiğinde bir tanesini alıp yazmaya başlıyorum. Sırada, Kendine
mutlu bak, Karmaşk ( ı ), Hayatı sektiriyorum, Nasıl öğretirim sana üşümemesini,
Gündüze ulaşamayan geceler, Kanepenin iki ucu, Ten taciri gibi başlıklar var.
ne zaman yazarım, yazar mıyım bilmiyorum…
Aşağıya
baktım ve herkesin yukarıda olduğunu gördüm. Yanıma denk gelen sadece gölgem
oldu. Artık sevmeden sevişebiliyorum. Yalnızlığımın bana bir armağan olduğunu
biliyorum. Yaşanacak ne varsa yaşadığımı ve artık tekrarlardan sıkıldığımı
biliyorum. Bana dışarıdan bakınca her şey eskisi gibi görünüyor ama kendim
kendi kadar. Yine dinliyorum ama sıkılıyorum. Yine anlıyorum ama yıllardır aynı
sorunu yaşayanlardan sıkılıyorum. Bir hayat boyu bir ilişki sorunu kadar yol
alamayanlardan sıkılıyorum. Bedenim ve ruhum bu duruma alışık olduğundan eskisi
gibi görünüyorum. Düzenler yuvarlağında yalnız olmanın bir lütuf olduğunun
biliyorum. Olmayanları olmuş gibi, yapmadıklarını yapmış gibi, kendini
olduğundan pek çok gibi anlatanları hala dinliyorum ama umursamıyorum. Düzenler
yuvarlağında benim için çözülecek bir sorun, bir insan yok. Herkes kendi kadar.
Herkes aynı. Yorum farklı.
Yalnızlık,
mutsuzluk, çaresizlik, kimsesizlik durumlarında gelip, yürek kolumu çektiler.
Koştum, sarıldım, rahatlattım ve el salladım.
30.03.2012
2 yorum:
himmmm
düşmüştüm, yüreğimden tutup kaldırdın, bana hayat armağan ettin...
Yorum Gönder