by BG
Hayat yanımdan
geçerken göz kırptı. O kırpış saniyesinde biriktirdiğim bütün düşünceler,
yaşanmışlıklar, yaşanamamışlar içime geldi. Hayat, biraz ilerideki banka
oturdu. Bende olduğum yerde kendimle kalakaldım…
Bu şiiri
yazmıştın dedi birisi, ben de bu şiir değil düz yazı dedim ve yazmaya devam
ettim. Uzun süredir düz yazı yazmadığımı, dün gece bana söyleyen insana
teşekkür ederim. Belki de onun sayesinde bu satırlar uzayacak ve bitecek…
Düşüncelerimin
üzerine oturdum. Hepsini birer birer içime aldım. Teker teker onlarla konuştum.
Kimini kaçırmışım, kimini yakalamışım. En anlamsız olanı yakalarken, hayatımın
seyrini değiştirecek olanı kaçırmışım. Şaşırdım kendime, hele bunu şimdi
farketmeme daha çok şaşırdım. Tanışmadığım düşüncelerimle karşılaşınca
kalakaldım. Bu kadar mı kendimden uzakta yaşamışım. Tanışır tanışmaz sevdim
düşüncemi ve hemen hayatıma ekledim. Herkesi bilirken, tanırken kendimize niye
bu kadar uzak yaşıyoruz satırlarını bile yazdım.
Korka korka
hayata baktım. Hala bankta oturduğunu görünce rahatladım. Yalnız kaldığımıza
şaşmamalı, daha kendimize dokunamamışız ki başkalarına nasıl dokunacağız.
Şığlıklarıma ayak basarak derinlerime doğru ilerledim. O kadar gittim ki o
kadar olur. En derinimde kozaladığım değerlerin sığlıklarda boğulduğunu gördüm.
Hemen suni teneffüs yaparak hak ettikleri yerde canlandırdım. O kadar bilgiyi,
hayatı biriktirip sığlıklarda oyalandığım zamanların çokluğuna kızdım. Madem
sığda yaşayacaksın ne diye o kadar uğraşıp kendini derinleştiriyorsun dedim.
Bütün hayatımı önüme serdim. Bütün satırlarıma tek tek dokundum…
Yine o çocuğu
gördüm. Cama buğu olmuş halde otoparka giren arabalara heyecanla bakan çocuğu
gördüm. Uzaktan gördüğü her arabada ayağa kalkan ve üzüntüyle sandalyesine
oturan, bir türlü babasının arabasını göremediği için kendine kızan çocuğu
gördüm. Yine bitmek bilmeyen bir toplantısı var nakaratını en hüzünlü melodi
ile söyleyen çocuğu gördüm. O çocuk ne bendim ne de benim çocuğumdu. Hala niye
satırlarıma girdiğini bilmiyorum. Bir toplantıda alınan hangi karar cama buğu
olmayı kazandırır ?
Neyse, bazı gittiklerimi
ve gitmediklerimi içime konuk ettim. Bazılarına niye gittiğimi ve gitmediğimi
bugün ki aklımla anlayamadım. Ona gideceğime niçin gitmediğime gitmemişim
bilemedim. Ama biraz sonra bileceğim ve bazı gittiklerimi unutup bazı
gitmediklerime gideceğim. Aslında gitmeyi hep sevmişimdir. Arkamda bırakmayı
sevdiğimden değil gitmenin ve varmanın verdiği keyiften gitmeleri sevdim.
Gitmedikçe hayatına yenilikler katamıyorsun. Kaldıkça aynı yerde hayatı
sektiriyorsun. Gitmek lazım. Bazı kaldıklarımı ve kalamadıklarımıda karşıma
aldım. Bazı kaldıklarımda niçin bu kadar kaldığıma şaşırdım. Bana hiç birşey
eklemeyen kaldıklarıma hayatımdan bu kadar zamanı niye ayırdım diye düşünürken
kendimi yakaladım. Tabi ki bunun yanında bazı kalamadıklarımda beni şaşırttı. O
gün kalsaymışım bugün bile hala orda kalabilecekmiş gibi hissettiren
kalamadıklarımı gördüm. Hemen onlarıda kaydettim ve haklarını vermeyi hayatıma
ekledim. Bütün bunlara hayatım yetecek mi diye düşünürken aklıma hayat geldi.
Kafamı sağa çevirdim ve bankta.
Birikenlerimin
içinde hiç hatırlamadığım bir kadın gördüm. Gözlerimi ovaladım bir daha baktım.
Yuh dedim kendime, bu güzelliği bu anlamı nasıl farketmezsin. Kimbilir kime
bakıyordum o zamanda ve bu anlamı görmeyecek kadar kör oldum. Ve bugün o
baktığımı hatırlamıyorum bile.
Bugüne kadar
kiminle nefes alıp yollarda yürümüşüm diye iç geçirirken yıllarımı verip saniye
alamadığım dostlarımı gördüm. Her an yanlarında olup, her sıkıntıda gevşetici
olup, yüreğini, aklını, sevecenliğini, tenini, gecelerini, gündüzlerini,
hayatını verdiğin ve bir saniye alamadığın halde katlanılan dostları gördüm.
Hemen baş aşağıya durup hepsini silkeledim.
Içimde biriken
bakışlarla bakıştım. Inanılmayacak kadar çok biriken bakışın arasında bakmam
gerekenlerin olmadığını saydım. Kime, nereye bakacağımı bile karıştırmışım.
Hayat, bana ne sunarsan bana layiktir diye sağıma doğru fısıldadım. Tenimde,
içimde biriken dokunuşları hissettim. Ne kadar çok dokunmuşum, dokunmatik
olmuşum. Sabaha ulaşamayan gecelerin karanlığında kalmışım. Neyse ki aynı
zamanda bir gecede dört mevsimi yaşatan dokunduklarımla ferahlamışım. Herkese
dokunmanın sonunda yetemeyeceğin kadar insan, ten biriktirdiğinde azını
dağıtıyorsun hayata…
Aşık oluduğumu
anlayamadığım kadını gördüm. Işte bu son nokta oldu. Aşk aşk diye nefes alırken
aşık olup da fark edememenin mengenesinde dakikalarca kaldım. Bir yuh daha
çektim kendime. Bu defa daha çok korkarak sağıma baktım ve bankta. Şaşkınlığım
sınırlarını aştı, bütün bedenim parka dağıldı. Bunun üzerine yazamayacağım bile.
Bir defa daha yuh…
Sevdiklerime
eksik, sevemediklerime fazla kaldığımı gördüm. Ne kadar dengesiz bir sevgi
paylaşıcısı olduğumu farkettim. Bu dengesizliğim yüzünden sevdiklerimin eksik
kalmasndan bu yana sevemediklerime verdiğim fazla yüzünden eksik kalmasına
kızdım. Sevemediklerimin ne işi var hayatımda dedim. Bir kere daha baş aşağıya
durdum ve silkeledim.
Tanımam
gerekenleri tanımadığımı, tanımamam gerekenleri baş köşeye koyduğumu gördüm.
Madem karşına kadar gelmişler neden içine almadın dedim kendi kendime. Hadi
onları olmadın, neden tanımamam gerekenleri başına taç yaptın diye de devam
ettim. Bir kırpış saniyesine bu kadar şeyin sığması imkanlımı diye düşünürken,
baktım ve bankta.
Sevmemen
gerekenleri sevdiğimi, sevmem gereken bir çoğunu görmediğimi gördüm. Şaşırdım.
Zaten bu satırlar boyunca şaşırmaktan başka bir şey de yapmadım. Üzerine bir de
yetişmem gerekenlere yetişemediğimi, kaçırmam gerekenleri yakaladığımı gördüm.
Kimlere boş yere yetişemediğimi yavaş yavaş ama tiz bir şekilde akan film
şeridi gösterdi. Kaçırmam gerekenleri niçin yakaladığımı hala bilmiyorum.
Onlara ayırdığım zamanı kimbilir hangi sevdiğimden çaldım. Nerdeyse yanımdan
hayat yerine kendim geçip göz kırpacakmış noktasına geldim.
Ertelediklerimin
üst üste duruşunu görünce, dünyayı göremedim. Madem yapmaya, gitmeye,
dokunmaya, yaşamaya karar vermişsin ne diye erteliyorsun be adam dedim. Bir
kere içine düştümü bırak hayatına hemen girsin, erteme dedim kendime parmağımı
sallayarak. Bu vapuru kaçırmaya benzemiyor ki onbeş dakika sonrakine bin. Gitti
gidiyor hayat, ertelemek yok.
Hayat yanımdan
geçti. Bana göz kırptı. Biraz ilerideki banka oturdu satırları sonuna biraz
sonra ulaşacak…
Düşüncelerimi,
yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı, birikenlerimi ayıkladıktan sonra heyecanla
kalakaldığım yerden zıpladım. Koşa koşa banka doğru hızlandım. Hayatı
kucakladım, kendime sarıldım. Hayatı yanıma alıp kolkola yürümeye başladım.
Artık çok eğleniyoruz hayatla. Bütün satırlarım kendimden doğuyor. Bütün
kaldıklarıma kendimle kalıyorum. Bütün sevdiklerimi kendimle seviyorum. Bütün
gittiğim yerlere kendimle gidiyorum. Bütün dokunduklarıma kendimle dokunuyorum.
Bütün yetiştiklerime kendimle yetişiyorum. Bütün gördüklerime kendimle
bakıyorum. Bütün aşklarımda kendimle deliriyorum. Artık hayatla çok
eğleniyoruz…
Siz de yürüyün.
27.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder