27 Ocak 2013 Pazar

Hayat yanımdan geçti








by BG


Hayat yanımdan geçerken göz kırptı. O kırpış saniyesinde biriktirdiğim bütün düşünceler, yaşanmışlıklar, yaşanamamışlar içime geldi. Hayat, biraz ilerideki banka oturdu. Bende olduğum yerde kendimle kalakaldım…





Bu şiiri yazmıştın dedi birisi, ben de bu şiir değil düz yazı dedim ve yazmaya devam ettim. Uzun süredir düz yazı yazmadığımı, dün gece bana söyleyen insana teşekkür ederim. Belki de onun sayesinde bu satırlar uzayacak ve bitecek…




Düşüncelerimin üzerine oturdum. Hepsini birer birer içime aldım. Teker teker onlarla konuştum. Kimini kaçırmışım, kimini yakalamışım. En anlamsız olanı yakalarken, hayatımın seyrini değiştirecek olanı kaçırmışım. Şaşırdım kendime, hele bunu şimdi farketmeme daha çok şaşırdım. Tanışmadığım düşüncelerimle karşılaşınca kalakaldım. Bu kadar mı kendimden uzakta yaşamışım. Tanışır tanışmaz sevdim düşüncemi ve hemen hayatıma ekledim. Herkesi bilirken, tanırken kendimize niye bu kadar uzak yaşıyoruz satırlarını bile yazdım.
Korka korka hayata baktım. Hala bankta oturduğunu görünce rahatladım. Yalnız kaldığımıza şaşmamalı, daha kendimize dokunamamışız ki başkalarına nasıl dokunacağız. Şığlıklarıma ayak basarak derinlerime doğru ilerledim. O kadar gittim ki o kadar olur. En derinimde kozaladığım değerlerin sığlıklarda boğulduğunu gördüm. Hemen suni teneffüs yaparak hak ettikleri yerde canlandırdım. O kadar bilgiyi, hayatı biriktirip sığlıklarda oyalandığım zamanların çokluğuna kızdım. Madem sığda yaşayacaksın ne diye o kadar uğraşıp kendini derinleştiriyorsun dedim. Bütün hayatımı önüme serdim. Bütün satırlarıma tek tek dokundum…




Yine o çocuğu gördüm. Cama buğu olmuş halde otoparka giren arabalara heyecanla bakan çocuğu gördüm. Uzaktan gördüğü her arabada ayağa kalkan ve üzüntüyle sandalyesine oturan, bir türlü babasının arabasını göremediği için kendine kızan çocuğu gördüm. Yine bitmek bilmeyen bir toplantısı var nakaratını en hüzünlü melodi ile söyleyen çocuğu gördüm. O çocuk ne bendim ne de benim çocuğumdu. Hala niye satırlarıma girdiğini bilmiyorum. Bir toplantıda alınan hangi karar cama buğu olmayı kazandırır ?




Neyse, bazı gittiklerimi ve gitmediklerimi içime konuk ettim. Bazılarına niye gittiğimi ve gitmediğimi bugün ki aklımla anlayamadım. Ona gideceğime niçin gitmediğime gitmemişim bilemedim. Ama biraz sonra bileceğim ve bazı gittiklerimi unutup bazı gitmediklerime gideceğim. Aslında gitmeyi hep sevmişimdir. Arkamda bırakmayı sevdiğimden değil gitmenin ve varmanın verdiği keyiften gitmeleri sevdim. Gitmedikçe hayatına yenilikler katamıyorsun. Kaldıkça aynı yerde hayatı sektiriyorsun. Gitmek lazım. Bazı kaldıklarımı ve kalamadıklarımıda karşıma aldım. Bazı kaldıklarımda niçin bu kadar kaldığıma şaşırdım. Bana hiç birşey eklemeyen kaldıklarıma hayatımdan bu kadar zamanı niye ayırdım diye düşünürken kendimi yakaladım. Tabi ki bunun yanında bazı kalamadıklarımda beni şaşırttı. O gün kalsaymışım bugün bile hala orda kalabilecekmiş gibi hissettiren kalamadıklarımı gördüm. Hemen onlarıda kaydettim ve haklarını vermeyi hayatıma ekledim. Bütün bunlara hayatım yetecek mi diye düşünürken aklıma hayat geldi. Kafamı sağa çevirdim ve bankta.



Birikenlerimin içinde hiç hatırlamadığım bir kadın gördüm. Gözlerimi ovaladım bir daha baktım. Yuh dedim kendime, bu güzelliği bu anlamı nasıl farketmezsin. Kimbilir kime bakıyordum o zamanda ve bu anlamı görmeyecek kadar kör oldum. Ve bugün o baktığımı hatırlamıyorum bile.
Bugüne kadar kiminle nefes alıp yollarda yürümüşüm diye iç geçirirken yıllarımı verip saniye alamadığım dostlarımı gördüm. Her an yanlarında olup, her sıkıntıda gevşetici olup, yüreğini, aklını, sevecenliğini, tenini, gecelerini, gündüzlerini, hayatını verdiğin ve bir saniye alamadığın halde katlanılan dostları gördüm. Hemen baş aşağıya durup hepsini silkeledim.
Içimde biriken bakışlarla bakıştım. Inanılmayacak kadar çok biriken bakışın arasında bakmam gerekenlerin olmadığını saydım. Kime, nereye bakacağımı bile karıştırmışım. Hayat, bana ne sunarsan bana layiktir diye sağıma doğru fısıldadım. Tenimde, içimde biriken dokunuşları hissettim. Ne kadar çok dokunmuşum, dokunmatik olmuşum. Sabaha ulaşamayan gecelerin karanlığında kalmışım. Neyse ki aynı zamanda bir gecede dört mevsimi yaşatan dokunduklarımla ferahlamışım. Herkese dokunmanın sonunda yetemeyeceğin kadar insan, ten biriktirdiğinde azını dağıtıyorsun hayata…




Aşık oluduğumu anlayamadığım kadını gördüm. Işte bu son nokta oldu. Aşk aşk diye nefes alırken aşık olup da fark edememenin mengenesinde dakikalarca kaldım. Bir yuh daha çektim kendime. Bu defa daha çok korkarak sağıma baktım ve bankta. Şaşkınlığım sınırlarını aştı, bütün bedenim parka dağıldı. Bunun üzerine yazamayacağım bile. Bir defa daha yuh…




Sevdiklerime eksik, sevemediklerime fazla kaldığımı gördüm. Ne kadar dengesiz bir sevgi paylaşıcısı olduğumu farkettim. Bu dengesizliğim yüzünden sevdiklerimin eksik kalmasndan bu yana sevemediklerime verdiğim fazla yüzünden eksik kalmasına kızdım. Sevemediklerimin ne işi var hayatımda dedim. Bir kere daha baş aşağıya durdum ve silkeledim.
Tanımam gerekenleri tanımadığımı, tanımamam gerekenleri baş köşeye koyduğumu gördüm. Madem karşına kadar gelmişler neden içine almadın dedim kendi kendime. Hadi onları olmadın, neden tanımamam gerekenleri başına taç yaptın diye de devam ettim. Bir kırpış saniyesine bu kadar şeyin sığması imkanlımı diye düşünürken, baktım ve bankta.



Sevmemen gerekenleri sevdiğimi, sevmem gereken bir çoğunu görmediğimi gördüm. Şaşırdım. Zaten bu satırlar boyunca şaşırmaktan başka bir şey de yapmadım. Üzerine bir de yetişmem gerekenlere yetişemediğimi, kaçırmam gerekenleri yakaladığımı gördüm. Kimlere boş yere yetişemediğimi yavaş yavaş ama tiz bir şekilde akan film şeridi gösterdi. Kaçırmam gerekenleri niçin yakaladığımı hala bilmiyorum. Onlara ayırdığım zamanı kimbilir hangi sevdiğimden çaldım. Nerdeyse yanımdan hayat yerine kendim geçip göz kırpacakmış noktasına geldim.
Ertelediklerimin üst üste duruşunu görünce, dünyayı göremedim. Madem yapmaya, gitmeye, dokunmaya, yaşamaya karar vermişsin ne diye erteliyorsun be adam dedim. Bir kere içine düştümü bırak hayatına hemen girsin, erteme dedim kendime parmağımı sallayarak. Bu vapuru kaçırmaya benzemiyor ki onbeş dakika sonrakine bin. Gitti gidiyor hayat, ertelemek yok.




Hayat yanımdan geçti. Bana göz kırptı. Biraz ilerideki banka oturdu satırları sonuna biraz sonra ulaşacak…




Düşüncelerimi, yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı, birikenlerimi ayıkladıktan sonra heyecanla kalakaldığım yerden zıpladım. Koşa koşa banka doğru hızlandım. Hayatı kucakladım, kendime sarıldım. Hayatı yanıma alıp kolkola yürümeye başladım. Artık çok eğleniyoruz hayatla. Bütün satırlarım kendimden doğuyor. Bütün kaldıklarıma kendimle kalıyorum. Bütün sevdiklerimi kendimle seviyorum. Bütün gittiğim yerlere kendimle gidiyorum. Bütün dokunduklarıma kendimle dokunuyorum. Bütün yetiştiklerime kendimle yetişiyorum. Bütün gördüklerime kendimle bakıyorum. Bütün aşklarımda kendimle deliriyorum. Artık hayatla çok eğleniyoruz…




Siz de yürüyün.


27.01.2013

Hiç yorum yok: