18 Eylül 2013 Çarşamba

Hayatın iki ucu

 

 









ksb


Hayatın iki ucu





Sevmesini unutmuşlardı. Gidebildikleri kadar gidiyorlar ve kalmadan geri dönüyorlardı. Iki uçtaydılar ve aralarında sonsuz kelime boşlukları vardı.
Birbirlerinin farkında olmadan, görseler bile farketmeyecek kadar, kendi hayatlarının içinde yaşıyorlardı.




Akla karadan bile uzaktılar, birbİrlerine tuzaktIlar. Biri hayatın giriilmeyecek sokaklarında dolaşırken diğeri başka alemin uzaktan ama samimi, tanımadık ama mutluluk verici sokaklarında dolaşıyordu. Ikisi de bir şekilde vazgeçmişti. Biri yalnız kalabalığI diğeri sadeliği seçmişti.





Birileri kırmıştı, eksik bırakmıştı, zamansız ve anlamı imkansız gitmişti, yetmemişti, onun kadar olamamıştı, biriktirdiklerine dokunamamıştı, yapması gerekenlerden kendine kendi kalmamıştı, yalnızlığıa alışmıştı, evinin içinde başka bir nefes duymayı ardında bırakmıştı, doğruları ile yaşarken başkalarını üzmemesi gerekiyordu, kendi kadar yaşarsa sevdiklerini kırması gerekebilirdi ve sustu…
Yalnızlığa çekildi, kendine uzak ama içinde varolacağı, samimi ve iyi ama hayatında olmayacağı, keyifli ve mutlu ama bir tuşla yok olacak kadar güvenli, sokağa çıkıp paylaşacağına oturduğu yerden, dokunmadan, hayatına almadan ama hayatını kaplayacaık kadar, yalnIzlığını unutturacak, eksiklerini bir beğeni ile kapatacak, tanımadığı kısa kelimelerle mutluluk verecek bir dünya yarattı ve yeti…




İster çıkmaz ister dipsiz sokak çocuğuydu. Kimsenin girmedİği odalarda dolaşırdı. Kimsenin dokunmadığı yaralarda soluk alırdı. Bir telefon kadar yakındı, hayat kadar uzaktı. Kalabalığın tam ortasında yalnızlığına dokundurmadan yaşardı. Geceleri sabaha ulaşamadan gece olurdu. Aşkı neredeyse çocukluğunda bırakıp, dost sevgililerinden bir hayat yaratıp, rakının katlanma katsayısını çoğaltan anosonuna sarılıp, sadece mutsuzluk anında görünen gül cemali ile kalabalağın tam ortasında yalnızlığı kucağında kendi kadar yürürdü.




Uzaktılar, alIştıkları hayata tuzaktılar…




Sistemdi, delendi… Markaydı, isimsizdi… Düzendi, isyandı… Güvendi, rahattı… Yaşardı, bıkmıştı… Umudu vardı, terk etmişti… Toplumdu, kendiydi… Beyazdı, zifiriydi… Gelecekti, an dı… Ciğerciydi, sokakdı…
Akıllı telefondu, daktiloydu… RakamdI, harfdi… Güzeldi, yakışıklIydı…
Aileydi, insandı… Siteydi, ara çıkmazdI… Yaşardı, katlanırdı… Sadeydi, kalabalIktı… Club dı, salaştı… Doğruydu, arayandı… Bİlendi, çözendi…
Mükemmeldi, sıradandı… Bilmezdi, unutmuştu… Gizliydİ, aleniydi…
Ketumdu, cıvıktı… Sevgiydi, aşktı… Mohitoydu, rakıydı… İnsandı, insandı… Hayattı, arafdı… İmkansızdı, imkansızı severdi… Kıyıydı, dalgaydı… Simit atandı, martıydı… Köklüydü, rüzgardı… Zamandı, yelkovansızdı… Akıllıydı, deliydi… Gülen gözlüydü, tapandı… Yalnızdı, dibiydi… Hakimdi, bırakmıştı… Unuturdu, kazırdı… Huzurdu, aşktı… Belirlİlikti, karmaşaydı… Konandı, uçandı… Kalandı, gidendi… Sabahtı, geceydi… Arıydı, kelebekti… Ankaraydı, istanbuldu… Bulvardı, dar sokaktı… Nişantaşıydı, arnavut kaldırımıydı… Güzeldi, tavaf edendi…
MantIktI, hayaldi… Vadeliydi, vadesizdi… Kındı, kIlıçtı… Beklerdi, sabırsızdı… Bildirimdi, ansızındı… Akıllıydı, delİydi…





Uzaktılar, yüreklerine tuzaktılar…





Karşılaştılar. Hayat, onunla ne kadar dalga geçersen geç illaki ben ne dersem o olur anını yaşatır. Karşılaştılar. Gözleri gözlerine değdi, yok artık dediler. Günün içine kendilerini bıraktılar. Hayatıma iyi bir insan dediler. Kimsenin aklına gelmezdi, onlarında aklIna gelmedi. Hayatlarına güzel bir gün eklediler zannettiler ama aslında hayatlarına hayat eklediklerinin farkında değildiler. Aslında farkındaydılar ama yok artık dediler. Yılın en uzun gününü yaşadılar, geceye ulaştılar, ayrıldılar. Saatli Maariften bir yaprak kopmadı, öylece kaldı. Bilemediler, nasıl olacağını bilemediler, sustular. Arasıra kısık kısık konuştular, bağıramadılar…





Buluştular. Sessizliğin kokusu dağılmadan buluştular. Sürekli konuştular ama söylemek istedikleri kelimeleri yüreklerinde düğümlendiler. Hala içlerinden yok artIk diyorlardı. Yürek kelimelerinin sessizlİğine gecenin kılıçla ikiye ayrıldığı anda dudaklar isyan etti. Önce birbirlerine göz kırptılar, bunların yok artıkları bİtmeyecek dediler ve imkansIzca buluştular. İkiside önce ben öpmedim dedi ama ikisininde öpmediğini bilmiyorlardı. İçlerinde gizledikleri derini görme anlamının dudaklara verdiği heyecanla, o anda dokunamadıkları derinlerinin güzelliğine geldiler.Ikiside birbirini öpmedi ama öpüştüler. O andan İtibaren artık hayat eskİsİ gibİ değildi. Dİrendiler. Gece direndiler, sabahı direndiler, birbirlerine sarılacaklarına yok artıklarına sarıldılar.




Bilemediler…



Sevmesini unutmuşlardı. Gidebildikleri kadar gidiyorlar ve kalmadan geri dönüyorlardı. Iki uçtaydılar ve aralarında sonsuz kelime boşlukları vardı.
Birbirlerinin farkında olmadan, görseler bile farketmeyecek kadar, kendi hayatlarının içinde yaşıyorlardı.




Bilemediler. Deliler gibi bildiklerini bilemediler. Haklıydılar. Yok artıkları kadar haklıydılar. Karla güneşin kolkola yürümesi kadar haklıydılar. Yazı ile turanın yanyana durması kadar haklıydılar. Ama yapacak bir şey yoktu. İmkansız dudakları yüreklerine mıhlanmıştı. Direndiler, yok artık kadar direndiler. Hem de varolduklarını bile bile direndiler. Yıllarca sürebilirdi, dostluğun tepesinde yaşayabilirlerdi, aşkın unutulmuşluğunda gerek görmeyebilirlerdi, bir daha görürsem dayanamam deyip kaybolabilirlerdi, kendilerinden bile saklanabilirlerdi. Yapamadılar, içlerine düşüp, her saniye büyüyen anlamın karşısında duramadIlar, birbİrlerinİn karşısında durdular, içlerine geçtiler öylece kaldılar…




Aşk, ikİ yüreğe düştü mü birini yakar, tek yürek yapar…




Kolay olmadı. Bildiklerinden bile, yok artIklarından bile zor oldu. Karla güneş yürekyüreğe girdi, donmadan, erimeden yürüdü. Ya eritirsem, ya dondurursam diye diye yürüdüler. Unuttukları, açılmayacak çekmeceye koydukları aşk, yüreklerine taç oldu, hayatlarını karıştIrdı. Hala da karıştırıyor…




UzaktIlar, gerçekten en uçtan bile uzaktılar. Yazarken bile zor, yaşarken tarifsiz… Bİr gökte oldular, bir yerin dibinde… Kararlar almak istediler…
nerde… Beyin fırtınası ( ne kadar kaldıysa… ) yaptIlar, biri öneri getirdi diğeri reddetti, diğeri öneri getirdi biri redditti… Biraz uzaklaşalım sakinleşelim dedİler, bir gün birbirlerini görmeseler yok olacaklarına inandıkları için yapamadIlar. Hep ne yapabİlİrİz dedİler,ama hİç birşey yapamadan yaşadılar.




Aşkın deliliğinde yaşarken mutluluğun tarifsiz, acın sonsuz oluyor…




Biri özgürlüğün, çılgınlığın, yaşanmamIşların, anın daniskasından geldi.
Biri sadeliğin, düzenin, geleceğin, güvenin, belİrliliğin sakinliğinden geldi.





Geldiler. Yok artık derken aşık oldular. İlişkiyi bile unutmuşken aşk ateşinin kırmızılığının tam ortasına düştüler. Kendilerini akıllı zannederlerken delirdiler. Biri delİlİğe alışıktI, her ne kadar yaşamak istemese bile karşIsına çıkmasına alıştıktı. Ve delirdi mi gerçekten delİleri kıskandIracak kadar delilirdİ. Biri, delirmek istemezdi, düzenli hayatının içinde, ilişkisininde kendİ yerinde olmasını isterdi. Sankİ aşk laf dinlermiş gibi…





Ne birbirlerine söz geçirebildiler ne de aşka. Yoruldular, yeter artık dedikleri anları oldu ama yetmedi, ne kadar dokunursalar dokunsunlar yetmedi, sakinlik gelemedi. Derken geldi, derken gitti. Derken geldi, derken gitti. Derken geldi, derken gittİ…





Yok artık derken hala yaşıyorlar. Günler geçiyor, aylar geçiyor hala yaşıyorlar. Artık çoğu zaman gökteler ama yerin dibinide ziyaret ediyorlar. Bİrlİkte büyümeyi öğreniyorlar, ortak harfleriyle bambaşka alfabeler yaratıyorlar. Her İkisininde eksikleri olduğunu biliyorlar ama ikiside kemik olduğu için her zaman kabullenmiyorlar. İkiside kendi hayatında çok sevildiği için dIşarıdan bakIldığında olmayacak duaya amin gibi duruyorlar. Galiba herkes aşkı unutmuş, neler yaptırabİleceğini, yaşattığı imkansızlıkları unutmuş. Herkes sıradana koşmuş, delilikten vazgeçmiş sisteme kurulmuş. İşime gideyim, alıştığım hayatı, kadını, erkeği yaşayayım, iş toplantılarımı uzatayım, kendimi bir köşede unutayım, elli yaşımI geçtim ama geleceğimi garanti altına alayIm, koştura koştura yaşayayım ama kimseye yetişemeyeyim ve bunlar yetmez ama ben dışarıdan da beslenirim, düzenimi bozmadan yaşarım derdirde…





Aşk, sen üzülme, biz seninle delirmekten çok mutluyuz. Senden vazgeçmek şöyle dursun seninle büyüyerek bir olmanın mutluluğuna koşmaktayız. Tabi ki tümseklere takılıp, düşüp elele yerden kalkıyoruz ve her kalkmamızda daha da büyüyoruz. Sen merak etme, bİzim yüreğimizde hep yaşayacaksın, evimizin başköşesinde keyifle oturacaksın…







Aşık Olun.



18.09.2013

4 yorum:

Adsız dedi ki...

xxx

Adsız dedi ki...

Çok güzel olmuş çok yaban kaçacak .... basit 3 kelime aslında herşeyi anlatabilen ama okunanın yanında bir o kadar da basit kaçabilecek şu an
Muhteşem demek ihtişamı ile yine metni karşılayamıyacak biraz züppe kaçacak bu an

Adsız dedi ki...

Nefis ise metnin yanında ve gündemde bir kullanımla teenager olarak nitelebilecek an be an
Bu yazı yorum yapılamıyacak bir tadda......
Ve noktaları dolduralım sayın yazar

koto serdar bulgu dedi ki...

bütün noktaların gizinde, üzerinde, içinde adın var, bütün nokta noktalar sadece adın yazınca dolar...

bütün üç nokta yanyanaların sonsuzluğu sana kadar gider,
sevgili okuyucu...