19 Eylül 2013 Perşembe

Gidiyorum





 

ksb


Gidiyorum




Ela gözlerim sensiz ışıldamaz, bensiz bakmaz dedikten sonra üzerinden yıllar geçti. Ağır ağır, acı yorgun, yalnız kalabalık, loş geceli flu sabahlı, mektuplu pullu, dingin azgın, rakılı alfabeli, aslında eskisi gibi ve üzerinden yıllar geçti. Aslında bazen bir gün bile bir yıldan uzundu, anlamlıydı, aşktı, tendi, bakıştı, dalıştı, özlemdi, uyurken seyredişti, gözlerinde büyümekti, yüreğinde çoğalmaktı ve yıllar geçti.





Geldiği yere, terk ettiği yere, vedalaştığı yere, kalabalığın içindeki yalnızlığına geri döndü ve ilk değildi, son mu belli değildi. A dan başladı, ben döndüm telefonlarını etti, buluştular, alışıktılar. Gidip gelmekten bıkmadın mı dedi birisi, sadece bakması yetti ve konuşma başka dokunuşlara doğru ilerledi. O odadan diğerine, gecelerin ahlaksızlığında sabahın kibarlığında, denız kıyısı dalgalarında, öğlen rakılarında, merhaba sonrası çarşaflarında, gün batımı gruplarında, evli dostlarının kaçamaklarında, göz yaşlarına mendil olup tenine hafif yorgan oluşlarda, sabaha ulaşamayan gecelerde, tanımadık sokaklara adım atışlarda, küçük kıyı kasabası akşamlarında, bir gecelik dokunuşun şaşırtan anlamlarında, sen bu sun sözlerinin ona kadar gelemeyişlerinde yaşadı, alışıktı, çift taraflı mont gibiydi…




Bir yıl…




Sigarası ağzındayken kahvesini yudumladı. Birbirinin en uzağı olan iki hayatı, nasıl bir hayata sığdırdığına şaşırmadan bir sigara daha yaktı. Biraz sonra Hüseyin in gelecek olması paketin içindeki yalnız sigarayı rahatlattı. Bir rakı bir de yazmak bu sigarayı azdırıyor diye yazdı. Aslında an dı ama bilinen geleceklere tavdı. Belirsizliğin içinde yaşardı ama bakmasını bilene en bilinendi. Sorusuz cevaptı, açıılmadan okunan mektuptu, çözülmemiş bulmacaların eksik kalan son kelimesiydi, kışın göbeğinde odalara açan güneşti ve pencereyi açınca bulutlara kaçan geceydi, an dı, yirmi yıl öncede an dı ve hala yanında durup yine an dı, yanında yokken bile yanında olacağı bilinendi, mengenenin orta çizgisinde kaldığında yürek koluydu, yetişirdi, bütün kalabalığına yetişirdi, o şehirden diğer odaya, çocuktan yaşlıya, tabi ki kadına, sıradandan muhteşeme, kahveden rakıya bulunmaz hint kumaşı değildi, mahmutpaşaydı…





Bir yıl…





Yalnızlığın armağan ettiği güçle, ilişkisi bile olsa yalnız kararlar almaktan çekinmezdi. Ben onun için yalnızlığımı terk ettim, ben ne dersem o olur diye bile düşünmezdi, isterdi, karar alırdı, yapardı ve peşinden gelinmesi gayet doğaldı. Uzun yalnızlıktan sonra içine düşülen ilişkilerde, yalnızlığın kolaylığı insanı terk etmez. Her gece sarılarak yatsa bile sabaha yalnız yatmış gibi kalkar ve yanında yatan sevgilisini görünce bu da kim diye korkar. Yalnızlık gerçekten güzeldir. Hele aralara keyifli kaçamaklar serpiştirdin mi inanılmazdır. İlişkisi yıllarca sürse bile hala yalnızmış gibi yaşayan insanlar etrafımızda dolaşır ve bu onlar için doğa kadar doğaldır. Diğeri, yani bir ilİşki yaşadığını düşünen, durmadan anlatmaya çalışır, güzellikler yaparak çaktırmadan alıştırmaya çalışır ve sonunda bıkar, kabullenir. O gün şunu duyar, “sen benimleyken yalnızmışsın gibi yaşıyorsun”. Boş boş baktıktan sonra ağzından şu cümle çıkar, “sen öyle istiyorsun sandım hayatım”. Ve şunu duyar,
“nerden çıkartıyorsun böyle saçma cümleleri”.





Kadını anlamak zordur der erkekler,
bir de yalnızlığına alışmış bir kadına dokunsunlar bakalım…





Sürekli konuşuyorlardı. Kelimelerine yular takmayı sevmezdi. Ilk yazıldığı gibi konuşurdu. Beyaz derdi, canım beyaz dedin derdi, o da beyaz dedim ama o beyaz değil derdi. Söylediğinin ne anlama geldiğini düşünmezdi, çünkü onun söylediğiydi. Yalnızken de aynı cümleyi kurardı ama kimse öyle anlamazdı. Yalnız bir kadını sevmek istilorsanız ona önce bir sevgili bulun, ayrılmasını bekleyin, ayrıldığı gün karşısına çıkıp sevgili olun. Üzerinden biraz yalnızlık kokusu dağılmış olur belki siz de aradan sızabilirsiniz…





Bir yıl…




Ben gideceğim dedi. Madem gidecektin neden bu kadar derinlere daldık, sığlıklarda keyifle yaşardık dedi. Hemen gitmeyeceğim ki, ayrıca bu benim önceden aldığım bir karar ve yapmayı, hayatıma bu deneyimi eklemeyi hep istemişimdir dedi. İstemen kadar doğal bir şey yok ki, ama bunu istediğinde iki kişi değildin dedi garibim. Zaten daha bir yıl var, hem yarın ölmeyeceğim ne malum, hani sen anı severdin… Ölüp ölmeyeceğimiz belli değil ama bir yıl sonra belli… Boşver şiimdi bunları, o gün geldiğinde konuşuruz… Sıradan olurduk, kendimizi bu kadar yormazdık, keyfimize bakardık, her günümüz üzerimizde aşk deliliği olmadan eğlenerek geçerdi, kendilerimizi yontmak zorunda kalmazdık… Boşver, daha bir yıl var, o gün geldiğinde konuşuruz…






Yalnızlığın ilizyonlarında keyifle yaşarken, rahat rahat osurmanın rahatlığını yaşarken, kocaman yatağına kendini bile zor sığdırırken, her kararınızın, her düşüncenizin doğru olduğuna eminken, konuşmayı unutmuş tuşlarla eğlenirken, kendi yalnızlığının içine, dokunmadan çok iyi, anlamlı, değerli insanlar yerleştirmişken, yer bildirimlerinde yanına başka isim yazma ihtiyacı hissetmezken ve mutlu bir hayatın olduğuna inanırken bir insan niçin sokağa çıkar? Hadi çıktı diyelim, niye hala içerdeymiş gibi yaşar? Gereksiz sorular, cevap almaya değmeyecek sorular sormayın. Eğer bir yalnızla birlikteyseniz kendi bildiğiniz gibi yaşayın. Ne onu yorun ne de kendinizi. Bu da ona yetmeyecektir, senden bir ilişkide gİbi yaşamanı isteyecektir, aldırmayın. Ne yapsarsanız yapın hiç bir anlamı olmayacaktır, taa ki yalnız olmadığını anlayana kadar. Bunun da kısa bir sürede ya da olacağına inanarak kendinizi yormayın.Yalnızlık güzeldir ve ondan ayrılmak kolay değildir. İllaki bir ilişki yaşamak istiyorsanız, karşınızdaki insandan yalnızlık takvimini isteyin ve yanyana duran y leri çoksa uzayın.





Ela gözlerim sensiz ışıldamaz, bensiz bakmaz dedikten sonra üzerinden yıllar geçti. Ağır ağır, acı yorgun, yalnız kalabalık, loş geceli flu sabahlı, mektuplu pullu, dingin azgın, rakılı alfabeli, aslında eskisi gibi ve üzerinden yıllar geçti. Aslında bazen bir gün bile bir yıldan uzundu, anlamlıydı, aşktı, tendi, bakıştı, dalıştı, özlemdi, uyurken seyredişti, gözlerinde büyümekti, yüreğinde çoğalmaktı ve yıllar geçti.






Bir gün, otlu keklerin kokusu arasından güneşi doğurduğun bir gün,
kocaman yatağına sığmadığın bir gün, kolunu sola doğru attığında üzerine düştüğü daha kocaman boşluğun acıttığı bir gün, tavana asılı duran ela gözlerin ışığını düğmeye basıp açtığın bir gün hayat çok uzakta olacak ama bir rüzgar gibi geçecek. Kalkacaksın, duşunu alacaksın, sigaranı yakacaksın, gömleğini giyeceksin ve gitmen gerekene gideceksin, dünyanın şehirlerine dokunup gelişeceksin ve hayat her zaman ki gibi devam edecek…






Kendin kadar olduktan sonra gerisi teferruat bile değildİr…






Yaşayın gitsin !




19.09.2013

2 yorum:

Adsız dedi ki...

.......

koto serdar bulgu dedi ki...

sadece noktaların gizinde değil hayAtın anlamında da adın yazıyor...