Sonbaharın
bütün renklerinin yağdığı gölün ortasındaki sandalın küreklerini hayata çekmek
gibi seninle yaşamak…
Gitmiştim.
Yüreksizler
yurdunun ilk ve tek müebbetiydim. Herkes yüreği olduğuna inanıyordu. Sevgilisini,
karısını, kocasını, çocuğunu aldatırken yüreği olduğuna inanıyordu. Hayat hızlıydı.
En güçlü yakıtı paraydı. Herke yüz kilometreye birkaç saniye de ulaşıyordu ve
hayatı görmüyordu. Görenler hiçliğin müebbetiydi. Mahallenin delisi, sokakların
şarapçısı, toplumun aşkıydı. Herkes seviyordu, herkes seviliyordu, herkes
evliydi, herkes çocukluydu. Tek başına olamadan aile olunuyordu.
Gitmiştim.
Yüreksizler
yurdunun yalnız duvarında kendimi çitliyordum. Toprağın üzerinde hayatım
birikiyordu ve hiçbir yağmurla meyve vermiyordu. Terk-i güneş etmiştim. Karanlık
koşuların ipini yürekliyemiyordum. Hiçtim, içtim, dış oldum. Her gün katlanma
katsayımı artırdım, daha çok içtim. Her kadehte yalnızlığımı büyüttüm,
kalabalığı küçülttüm.
Gitmiştim.
Yüreksizler
yurdunun hiç kişilik ranzasında uçurumların kırmızı çilek yokluğuna
uzanıyordum. Dokunuşlarımı idam etmiştim. Bakışlarıma kör tapa takmıştım. Tutuşlarımı
zincirlemiştim. Tenimi intiharlamıştım. Yüreğime beton döküp bilinmeyen
derinlere fırlatmıştım. Hiçtim, hayatın ortasında yapayalnız hiçtim. Ziyaretçilerim
oluyordu. Alınacak bir şey kaldı mı diye bakıyorlardı. Görmüyorlardı, beni
görmüyorlardı. Hala bir şeyler çıkıyordu. Yoktum ama hala bir şeyler çıkıyordu,
alınıyordu.
Gitmiştim.
Bir
bayram sabahı, imkansız bir rüzgar bakışlarını bakışlarıma armağanladı. Dünyanın
yuvarlağı aralandı, ardına kavuştu. Dokunmadan anladım seni. Yürüdük. İçimizde ki
gizli kelimelerimize yürüdük. En gizlilerini farkında olmadan gün ışığıma
bıraktın. Senin de benim gibi aysberg olduğunu gördüm, en dibine dalmak
istedim. Bir güne doğumdan ölümü sığdırdık. Yeniden doğduk. Gitmiştim. Biliyordum
sen olmak isteyeceğimi, biz olmak isteyeceğimi, bir olmak isteyeceğimi. Gitmiştim.
Son defa daha dedim yurdumun ranzasında tavanın alçaklığına bakarak son defa… Yapamadım,
gitmiştim, aramadım.
Gitmiştim.
Bir
gece yeniden gözlerimize dokunduk. Kelimelerimizi denizin yakamozlarına
bıraktık. Yürüdük. Dudaklarımıza kadar yürüdük. İlk öpücüğüm oldun. Gitmiştim. Beni
kendine doğurdun. Hiçliğimi hayatladın. Dokunuşlarımı, bakışlarımı,
tutuşlarımı, tenimi, yüreğimi nefesledin, senledin. Alevlerin ortasının
ortasında bağdaş kurmuş oturuyordum. Beni bir nefesinle içine derinledin. Terk-i
güneşime anlamını doğurdun. İdam sehpasına sallanan yüreğimi kucakladın,
hayatladın.
Ben
artık senim, kendim değilim.
Biliyorum
hayatsın ve hayatımsın. Ama ben yüreğini asmış bir yaşlıydım, gitmiştim. Beni bize
doğurdun. Tenimi tazeledin. Bakışlarımı çocuklaştırdın. Yüreğimi bebekledin. Birlikte
büyüdük, bize büyüdük. Sana ne yapsam, yaratsam az, seni ne kadar sevsem az,
sana ne kadar yaşasam az. Hayatımsın ve kenarında ömürler boyu yaşarım. Sana hayat
borçluyum. Sevemeyene kadar, sonun bile bilmediği ötesine kadar senim, biziz,
biriz.
Bütünümsün.
08.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder