8 Şubat 2014 Cumartesi

Sonbaharın bütün renklerinin yağdığı gölün ortasındaki sandalın küreklerini hayata çekmek gibi seninle yaşamak…

















Sonbaharın bütün renklerinin yağdığı gölün ortasındaki sandalın küreklerini hayata çekmek gibi seninle yaşamak…


Gitmiştim.


Yüreksizler yurdunun ilk ve tek müebbetiydim. Herkes yüreği olduğuna inanıyordu. Sevgilisini, karısını, kocasını, çocuğunu aldatırken yüreği olduğuna inanıyordu. Hayat hızlıydı. En güçlü yakıtı paraydı. Herke yüz kilometreye birkaç saniye de ulaşıyordu ve hayatı görmüyordu. Görenler hiçliğin müebbetiydi. Mahallenin delisi, sokakların şarapçısı, toplumun aşkıydı. Herkes seviyordu, herkes seviliyordu, herkes evliydi, herkes çocukluydu. Tek başına olamadan aile olunuyordu.


Gitmiştim.


Yüreksizler yurdunun yalnız duvarında kendimi çitliyordum. Toprağın üzerinde hayatım birikiyordu ve hiçbir yağmurla meyve vermiyordu. Terk-i güneş etmiştim. Karanlık koşuların ipini yürekliyemiyordum. Hiçtim, içtim, dış oldum. Her gün katlanma katsayımı artırdım, daha çok içtim. Her kadehte yalnızlığımı büyüttüm, kalabalığı küçülttüm.



Gitmiştim.


Yüreksizler yurdunun hiç kişilik ranzasında uçurumların kırmızı çilek yokluğuna uzanıyordum. Dokunuşlarımı idam etmiştim. Bakışlarıma kör tapa takmıştım. Tutuşlarımı zincirlemiştim. Tenimi intiharlamıştım. Yüreğime beton döküp bilinmeyen derinlere fırlatmıştım. Hiçtim, hayatın ortasında yapayalnız hiçtim. Ziyaretçilerim oluyordu. Alınacak bir şey kaldı mı diye bakıyorlardı. Görmüyorlardı, beni görmüyorlardı. Hala bir şeyler çıkıyordu. Yoktum ama hala bir şeyler çıkıyordu, alınıyordu.


Gitmiştim.


Bir bayram sabahı, imkansız bir rüzgar bakışlarını bakışlarıma armağanladı. Dünyanın yuvarlağı aralandı, ardına kavuştu. Dokunmadan anladım seni. Yürüdük. İçimizde ki gizli kelimelerimize yürüdük. En gizlilerini farkında olmadan gün ışığıma bıraktın. Senin de benim gibi aysberg olduğunu gördüm, en dibine dalmak istedim. Bir güne doğumdan ölümü sığdırdık. Yeniden doğduk. Gitmiştim. Biliyordum sen olmak isteyeceğimi, biz olmak isteyeceğimi, bir olmak isteyeceğimi. Gitmiştim. Son defa daha dedim yurdumun ranzasında tavanın alçaklığına bakarak son defa… Yapamadım, gitmiştim, aramadım.


Gitmiştim.


Bir gece yeniden gözlerimize dokunduk. Kelimelerimizi denizin yakamozlarına bıraktık. Yürüdük. Dudaklarımıza kadar yürüdük. İlk öpücüğüm oldun. Gitmiştim. Beni kendine doğurdun. Hiçliğimi hayatladın. Dokunuşlarımı, bakışlarımı, tutuşlarımı, tenimi, yüreğimi nefesledin, senledin. Alevlerin ortasının ortasında bağdaş kurmuş oturuyordum. Beni bir nefesinle içine derinledin. Terk-i güneşime anlamını doğurdun. İdam sehpasına sallanan yüreğimi kucakladın, hayatladın.


Ben artık senim, kendim değilim.


Biliyorum hayatsın ve hayatımsın. Ama ben yüreğini asmış bir yaşlıydım, gitmiştim. Beni bize doğurdun. Tenimi tazeledin. Bakışlarımı çocuklaştırdın. Yüreğimi bebekledin. Birlikte büyüdük, bize büyüdük. Sana ne yapsam, yaratsam az, seni ne kadar sevsem az, sana ne kadar yaşasam az. Hayatımsın ve kenarında ömürler boyu yaşarım. Sana hayat borçluyum. Sevemeyene kadar, sonun bile bilmediği ötesine kadar senim, biziz, biriz.


Bütünümsün.



08.02.2014

Hiç yorum yok: