29 Eylül 2014 Pazartesi

Mutluyduk





















Duvarın üzerine dizilip çekirdek çitliyorduk. Niyetcilik yapıp, para kazanıp, dostlarla paylaşıyorduk. Saklambaçta kurt olup sevdiğimizi kurtarıyorduk. İki taşın arasından, rüzgarda balon gibi uçan plastik topla inanılmaz goller atıyorduk. Yan mahallenin kızlarına bakmıyorduk. Sarı telefon kulubesinin yanında herkesin bildiği saatte buluşup, saatlerce sohbet ediyorduk. Mutluyduk.



En güvendiğimiz misketimizi kafalık yapıyorduk. Dayan dayan almanya ile topu havada tutuyorduk. Kukalı saklambaç icat ediyorduk. Yakan topun acısını paylaşıyorduk. İsim şehir oynarken aniden topaç çeviriyorduk. Hepimiz mühendistik, birbirinden şahane tornetler yaratıyorduk. Kırmızı plastik arabanın kalbine tel batırıp ileri sürüş teknikleri öğreniyorduk. Taka takanın kemik seslerini çeviriyorduk. Adam kovalayanı yakıp peşinden koşuyorduk. Koru da bir ağacın altında sabahlara kadar konuşuyorduk. Mutluyduk.



Sevgimizi sevdiğimize gösteremiyorduk. Utangaçtık. Sevdiğimize açılana kadar başka şehire taşınırlarken, kendimizi aşkımızın ardından su dökerken buluyorduk. Yine de seviyorduk, dokunamadığımız sevgililerimizi özlüyorduk. Hele bir de elini tuttuk mu dünyalar bizim zannediyorduk. Hayatın en güzel aşk parçalarını 90 lık basf kasete sığdırıp,yanından geçerken mahalleye çaktırmadan eline tutuşturup, eve koşup, telefonu bizden önce kimse açmasın diye nöbet tutuyorduk. Mutluyduk.


Kırmızı teneke kutunun içindeki bisküvilerin tadına varıyorduk. Leblebi tozunun naylonunu yalıyorduk. Macuncunun etrafını sarıyorduk. Zambo ile siyah balonlar şişiriyorduk. Tipitip in gözlüklerine bayılıyorduk. Elvan gazozuna ohh çekiyorduk. Akola yı tatlı buluyorduk. Lahmacuncu abinin beyaz sepetinin köşeden dönmesini bekliyorduk. Büyüyünce çıngıraklı yoğurtçu olmak istiyorduk. Gecenin karanlığını korkutan iiiibozaaa seslerine koşuyorduk. Süt taşmasın diye başında bekliyorduk ama illaki taşırıyorduk. Vezuv gaz sobasının yuvarlağını direksiyon yapıyorduk. Migros otobüsüne binip koridorunda kayboluyorduk. Sana yağ kuyruğuna giriyorduk. Mutluyduk.



Sevdiğimize yürekten satırlarla yazdığımız mektubun ucunu yakıp, köşedeki sarı posta kutusuna atıp, postacı amcanın yolunu gözlüyorduk. 2000 yılına bile mektup atıyorduk. Sevdiğimizi bir keşkülle tavlıyorduk ve tabi yanındaki en küçük kardeşine de ısmarlıyorduk. Sevdiğimize korku filminde sarılıyorduk. Sevdiğimizi ailesi ile yazlıklarına yolcu ettiğimiz yaz tatillerini sevmiyorduk. Karşı da oturan kızlarla çıkmıyorduk. Bir bankta elele oturunca bile hayatı güzelleştiriyorduk. Mutluyduk.



Birbirimizi dinliyorduk. Birbirimizi anlıyorduk. Birlikte ağlıyorduk, birlikte gülüyorduk. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Yüreklerimizi kesip yürekdaş oluyorduk. Birbirimize dokunuyorduk. Birbirimizi düşünüyorduk. Yokluğu da varlığı da sonuna kadar paylaşıyorduk. Mutluyduk.



Şimdi, ayfon6 kadar yaşıyoruz,
artık hiç birşey yetmiyor, daha fazlasını istiyoruz,
elimizdekini, yüreğimizdekini görmüyoruz,

herşeyin peşinde koşmaktan kendimizi kaybettik,
sunulan kadar yaşıyoruz,
...
size mutluluklar,
ben gider…


29.09.2014

Hiç yorum yok: