by GG
Aşk…
Hangi nokta onu
durdarabilir, hangi virgül onu yavaşlatabilir ?
Aşk, yüreğine
düştüğü anda sen çıkarsın bedininden, bilmediğin yerlerde kalırsın. Hiç
girmediğin sokaklarda kendinle karşılarısın. Ne yaptıklarını ne de
yapacaklarını tahmin edebilirsin. Aşk, bir evden içeri girdimi adımlarını başka
diyarlarda dışarıya atarsın. Hiç girmediğin denizlerde yüzersin, hiç uçmadığın
ülkelere göç edersin. Bazen martı bazen dalga olursun. Hiç karşılaşmadığın
kendinle tanışırsın ve üstelik sana kendin gibi gelir. Artık sen değilsindir,
aşıksındır.
Sadece onu
görürsün, dünyada sadece onun yaşadığını bilirsin, daha önce hiç kimseye
dokunmadığına inanırsın. Onunla birlikte doğduğuna yeminler edersin. Bir
bakışıyla yüreğine hançerini saplarsın. Bütün içine çektiğin nefeslerin içinde
o vardır. Her attığın adım seni ona götürür. Her içtiğin sigaranın dumanı onun
siluetidir. Uyurken onu seyrettiğinde yüreğin güm gümbürt atar. Beş dakika geç
kalktığında yüreğine hançerini saplarsın…
Onun için
biriktirdiğin en güzel kelimeleri, nefesleri, dokunuşları, özlemleri yüreğine
serersin. Artık sen yoksundur, aşk vardır. Her gün görsen, her hafta görsen,
haftanın günleri üçyüzatmışbeş gün olsa yine de yetmez. Yeni zaman dilimlerini
keşfetmeye çıkarsın. Sadece onun dakikası, saati, günü, ayı, yılı olur
takvimler, hayatlar…
Birlikte
gittiğin her yerin bir anlamı vardır. Içtiğiniz çorbanın, gözünüzü armağan
ettiğiniz denizin, elele izlediğiniz filmin biletlerinin, sevgi sözcüklerinizi
sildiğiniz peçetenin, ilk tatilinizde sizi ağırlayan sahil kasabasının, sabaha
karşı Bambi de yediğiniz kaşarlı dürümün, AKM nin yanından ister sahilden ister
ziverbey den bindiğiniz dolmuş şöforünün, Fenerbahçe de Baraka da içtiğiniz
öğlen birasının, martıları simitle vurduğunuz Turan Emeksiz vapurunun kıç
tarafının, Galata nın yeniden keşfedilen ara sokaklarının, Asmalımescit de
aşkınız kadar yaşamış Yorgo nun, Birsen Tezer e hayranlığınızı bıraktığınız
Haymatlos un, bembeyaz önlüğüne vurulup içli köfteleri içinize yuvarladığınız
amcanın, Baylan da yediğiniz kup griyenin, köhne de başınıza düşen yaprakların,
Moda da ufuğa gözlerinizi bıraktığınız Kemalin Yerinin, Kırıntı da tadına
doyamadığınız gozo nun, Caddebostan da unutamadığınız zümküfülün, birlikte
gezdiğiniz Tramvay Müzesinin, jölesini bir türlü yapmayı beceremediğiniz jumbo
nun, Suadiye de günü birlikte batırdığınız Grup un, açıkta buluştuğunuz Moda
Kadınlar Plajının, kahvenin içine kanyak doldurduğunuz Akdeniz café nin, 18
mart dan kiralıdığınz mavi sandalın, Göztepe de bindiğiniz faytonun
tekerleklerinin, arkada duran abiden ilk biletlerinizi aldığınız Leyland ın,
Sögütlüçeşme de içinden elele geçtiğiniz yuvarlak köprünün, yanından geçerken
illaki uğradığınız Itır ın kır pidesinin, Kent sinamasında arka arkaya
kaydığınız siyah mermerin, İkizler Yazlık Sinemasında mavi tahta sandalyelerin
üzerinde içtiğiniz gazozların, elele denize atladığınız Teksin Plajı nın,
saklambaç da kurt olup birbirinizi kurtardığınız Feneryolu Koru nun, Büyükada
da nakış gibi işlediği köşk de birlikte tanıştığınız Çelik Gülersoy un,
Kızıltoprak da yarıştığınız Go-kartların, ilk defa çarpıştığınız Göztepe
lunaparkının, Top Pop da başınıza vuran atomun, Gazhane de cambaz izlerken
gözlerinizi kapadığınız panayırın, ilk rugan ayakkabılarınızı aldığınız Reis
in, Kagir de dinlediğiniz Suya Türkü nün, barbunları lüplettiğiniz Cumhur
Kaptan ın, kıpkırmızı gün batımının karşısında sapsarı biraları içtiğiniz
Kordon un, şiir yazan şair den aldığınız şiirlerin, varmidyeden yaptığınız
kaçamakların, denize açılan dar sokakların, sabahın altısında sıcaklığına
vurulduğunuz boyozların, Kıbrıs Şehitlerinin ara sokaklarında saklı kalmış
gevrek fırının taburesinde geçirdiğiniz dakikaların, Miko turtanın ağzınızı
alevlendirdiği anların, 1888 in bahçesinde içtiğiniz şarapların, Agora yı
gezerken akıttığınız gözyaşlarının, Kadifekale nin surlarının kucağında
buluşturduğunuz dudaklarınızın…
Gittiğiniz,
durduğunuz, oturduğunuz, birlikte nefes aldığınız her yer hayattır, gerisi
teferruat bile değildir.
Kendini
tanıdığınımı zannediyorsun, aşık ol bakalım. Kendimden hiç bir şey gizlemiyorum
mu diyorsun, aşık ol bakalım. Kıskançlık nedir bilmem mi diyorsun, aşık ol
bakalım. Kendimi hayatta kaybetmem mi diyorsun, aşık ol bakalım. Hiç bir kadın
hiç bir adam beni benden alamaz mı diyorsun, aşık ol bakalım. Hayatta ki an
anlamlı sözcük sevgi midir diyorsun, aşık ol bakalım. Önemli olan benim gerisi
hikaye mi diyorsun, aşık ol bakalım…
Kaç geceyi
sabahın kucağına bıraktın, kaç günü panjurları bile açma ihtiyacı hissetmeden
evin kucağına bıraktın, kalabalığın içinde insan olduğunu düşünürken kendini
kaç aylarca onun kucağına bıraktın, bir bakışıyla kaç defa onu kucağından
fırlattın ? Her yaptığın senden, bunu bana kim yaptırıyor diye sorma. Aşkın
inanılmazlığında nefes aldığında artık sen sen değilsin, sadece aşıksın. Seni
tanıyanlar artık seni tanıyamayacak ve anlamayacak. Böyle bin insan değildin ne
oldu sana sorusu senin için bir anlam ifade etmeyecek. Bir anda yanından
gideceksin, bir anda tekrar kendini onun yanında bulacaksın. Kendine kızacaksın
ve bir dakika sonra kızdığın kendinin daha ötesine geçeceksin. Artık hayat
böyle. Buna dayanamam dedikten sonra ne kadar dayanıklı olduğunu öğreneceksin.
Kendinin bile bilmediği sokaklarda gezdiğine şahit olacaksın. Asla sözcüğünü
bir daha kullamamayı bileceksin. Kısır döngü lafının ne kadar yetersiz olduğunu
hayata bırakacaksın…
Bütün bu gidiş
gelişlerin arasında bir kişinin yaşaması imkansızken iki kişi nasıl yaşamayı
beceriyor dersen, aşktandır derim. Zannetme ki aşk kötü bir duygu. Bu hayatta
ya da bir çok hayatta tanışacağın en anlamlı, en gerçek, en güzel, en yaşamaya
değer ve tek duygu aşktır. Onu yaşamadan hayatı arkasında bırakanlar aslında
arkalarında koca bir boşluk bırakmıştır. Aşkı yaşamadan attığın adımlar seni
hiç bir yere götürmez. Aşk hayattır, hayat aşktır…
Karmaşk (ı) bir
paylaşımın hayatın en anlamlı paylaşımı olduğunu bana söyleseler ve ben de aşkı
en derinimde yaşamamış olsaydım hadi be ordan derdim. Yüreğimin vakti çok da
karmaşk(ı) bir işin içine sokacağım derdim. Ama öyle değil. Aşk, hayatın her
saniyesi içinde bile seni senden, yüreğini bedeninden, kendini kendinden,
biriktirdiklerini kabından, bildiklerini aklından alacak kadar kendine özel bir
dokunuştur, hayattır. Kıssadan hisse, aşkı yaşamadan yaşamayın. Yoksa hayata
anyatacağınız hiç bir satır olmaz…
Neyse,
Aşık olun.
20.04.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder