18 Ekim 2015 Pazar

hayata, sevilmek için gelmedim.





















hayata,
sevilmek için gelmedim. kendi isteğimle gelip gelmediğimi hatırlamıyorum. beni hayata armağan eden değerlilerimi sevdim. anne baba, kardeş oldukları için değil insanlıkları için sevdim, yolda görsem yine severdim. onlar beni büyütürken bende onları yüreğimde büyüttüm…



seviciyim. sevebilmeyi, sevmeyi seviyorum. dinlemeyi, anlamayı, anlatabilmeyi, dokunmayı, farketmeyi, paylaşmayı seviyorum. hepsini kendim kadar yaşıyorum. içimden geliyor, birisinin dürtmesi gerekmiyor. insan seviyorum, canlı hatta cansız seviyorum. kimseyi mutlu etmek adına değil yüreğimden geldiği için yaşıyorum. kendim kadarım. üç sevdim bir sevildim derdim yok ama aşk başkadır yüreğim için. ben kendim kadarım, insanlar kendileri kadar ve hesap yapmaya gerek yok. içimde bunlarla doğmuşum ki hepimiz doğduk. beğenmişim, parlatmışım. kimse kadar olmak istemedim, bütün derdim hep kendimle oldu. tabi ki okuyup, görüp, dinleyip kendime eklediklerim var. hepsini kendi içimde karıştırıp kendimi ürettim ve hayatın içine bıraktım. dünü yarını düşünmeden an kadar nefes aldım. tek dokunabildiğim an dı.



seviciyim. sevebilmeyi, sevmeyi seviyorum. ilk defa gördüğümde aynı yıllardır hayatımda olanlarda aynı. yıllar gerekmiyor, an yetiyor. insanlara baka baka, dokuna dokuna görmeyi öğreniyorsun. bu ileride bana sokar ama beni geliştirir düşüncesiyle sevmene engel yaratmıyorsun hatta sokacağını bilmek bir keyif. yani aslında hayatta sürpriz yok, bakmasını bildikten sonra herşey aleni. nasıl olmayacağını bile bile aşık oluyoruz, kimi insanlarıda olmayacağını bile bile hayatımıza alıp olmayacağı görmek istiyoruz. bile bile yaptığımız halde kendimize yakıştıramadığımız için başkalarını suçlu ilan ederek rahatlamaya çalışıyoruz. çünkü her zaman kendimizin farkında değiliz. hayatımızdaki insanlarıda, işleride ya da ne varsa biz seçiyoruz. paraya ihtiyacım olduğu için bu işte çalışıyorum cümlesi benim için pek bir anlam ifade etmiyor. kendinden vaz geçeceğine bazı küçük zevklerinden vaz geçip daha az bir parayla istedeğin işte çalışabilirsin. ama düzenin bize pompaladığı, en iyisine layiksin, en iyi ev ki onun var senin niye olmasın, en iyi araba ki diğerinin var senin neyin eksik, laf kalabalıklarından kendimizi unutup başkaları kadar bile değil başkalarından fazla yaşamaya çalıştığımız için hep yorgunuz. bu benden akılsız hatta geri zekalı ama onun neleri var gibi binlerce durum yaratıp, zekamızla övüneceğimize bir geri zekalı olarak gördüğümüzün yerinde olmaya çalışıyoruz.


seviciyim. sevebilmeyi, sevmeyi seviyorum. aslında hayatın bu araları yazmaktan sıkılıyorum, hiç bir şey yapasım yok ve yapmıyorum da ama içimdeki harfler illaki dışarı çıkmak istiyor bende onları kırmıyorum. harfleride seviyorum ve armağınım olarak kabul ediyorum. seviciyim. sevebilmeyi, sevmeyi seviyorum. gitmeyi, kalmayı seviyorum. bulmayı kaybetmeyi seviyorum. dokunmayı yanmayı seviyorum. tutmayı bırakmayı seviyorum. düşünmeyi yıkılmayı seviyorum. aşkı seviyorum, aşk, seni seviyorum. yapmayacağım şeyleri yapmayı sevmiyorum. hayatın bu araları yapmayacağım şeyleri dünyanın en güzeli, en anlamlısı için yapmaya çalışma cüretkarlığını gösterdiğim için mutsuz ve kayıp olduğumu biliyorum. bir an için bile pişman değilim. iyi ki yapmayacaklarımı, yapamayacaklarımı yapmaya çalışmışım. iyi ki dünyanın en değerlisi için kayıp ve mutsuz olmuşum. son cümlemi yanlış anlamayın, başıma gelecekleri bildiğim halde yapmaya çalışıp yıkıldığım için kayıp ve mutsuzum, dünyanın en değerlisi yüzünden değil. ben de bile bile yaptım ve aynı hatayı içime alamayıp başkalarına kızma yolunu seçip, karanlığıma daldım. nedeni çok basit, yapmayacağım şeyleri yapmaya kalkıştım ki iyi ki güzel ki kalkıştım. çünkü yüreğimin sesini dinledim. olmayacağını, yapamayacağımı bile bile yüreğimin sesini dinledim. iyi ki dinledim, iyi ki kayıp ve mutsuzum. sigara alıp gelmem gerekiyor…


aldım, geldim, yaktım, kahvenin dumanına karıştırdım. aslında uzun zamandır kendime göre kayıbım ama son üç haftadır dibine sarıldım. yapmayacaklarımı yapmaya çalıştım tamam ama bu kadar da karşılıksız kalacağını düşünmemişim ya da tam tersi bildiğimi unutmuşum. tamam yüreğimi dinledim yaptım, hayatımdakilerin hepsini üçüne beşine bakmadan hayatıma aldım ama demek ki bir yerde bir umut bırakmışım. herkesin kendileri kadar olduğunu bildiğim halde bir yerde bir umut bırakmışım. bunun sebebi aşk değil, aşkın tarifi olan dünya güzelim hiç değil. her şeyi bildiğim halde araya bir yere bir umut bırakmam ki umuda gerek yoktur nefes alışlarımda, an içinde her zaman yakalanacak bir güzellik vardır. demek ki aşıkken sadece aşk ına hassas olmuyormuşsun hayata da hassas oluyormuşsun. uzatamayacağım. bu kadar yeter diye yazacağım. anlayanlar zaten bir satırdan paragraflara ulaşır ve anlamayanların zaten adı üstünde…


yorgunum.
geçen gün yazdığım satırların son paragrafıyla bitiriyorum.


artık sıradanım. aşk, sen aşksın. ne ben kimseye özelim ne de bana kimse özel. adım serdar değil koto değil sıradan. aşk, sen aşksın. kimseyi dinlemem, anlamam umut olamam, harf olamam, cümle olamam. kimseyi biriktirecek kadar yerim yok, içim boş. sifonumu çektim herkesi döne döne kendilerine gönderdim. telefonum açıldı, mesajlarım açıldı, çalınca açarım, gelince yazarım, buluşurum, içerim, özele diğere girmeden salakça ve sıradanca konuşup kahkahalarımı atar, masadan kalkar kendime giderim…



18.10.2015

Hiç yorum yok: