7 Mart 2011 Pazartesi
pulu yalanmış aşk mektupları
by GG
Kütüphanemin görünmeyen yüzüne dokundum. Kitapların altı çizili sayfalarını okudum. Defterlerin arasında uykuya dalmış gül yapraklarıyla konuştum. Sakladığım eski ajandaların programlarına baktım. Saat kaçta nedere olacağımın önemi kalmamış günleri yakaladım. Bir saç tokası buldum, unutanın bile unuttuğu, sarıldığın saçları özlüyor musun diye sordum ama hayatı arkasında bırakmış gibi bana baktı. Ne kadar çok yazmayan kaleme sahip olduğumu anladım. Tıpkı biriktirdiğim insanlar gibi. Yarım kalmış yazılarımın tamamını hayal ettim, elimin değdiği ama yüreğimin dokunamadığı boş sayfalara uzun uzun baktım. O gün ne yazardım bugün ne yazardım düşünsinde boş sayfa sıkıldı elimden kayıp yere yapıştı. Ne bulduysam bir yerlere tıkmışım, gittiğim lokantanın peçetesi, ağzıma kavuşamayan kürdanlar, yanmayan çakmaklar, tedavülden kalkan paralar, altında imzam olan özgürlük bildigesi, teksas tommiks ve rodi nin çilleri, kokteyl karıştırıcıları, deniz kabukları, otuz sene önce çekilmiş vesikalıklar, kartpostallar, mektuplar, hiç bir zarfla buluşamamış pullar, lise günlüğüm, hayat ansiklopedileri, sanki yeni alınmış gibi bana bakan üniversite kitapları, sünnetimde hediye edilen saat, siyah kutusunun içinde belki hiç bir yazıyı hayata eklememiş dolma kalem, an da yaşadığım için geleceğide görmemi sağlayacak, eski sevgililerimin armağını saatler, beş rakamlı telefon numaralarının olduğu fihristler, ilkokul karnelerim, lise yıllığım, oyuncaklarım, siyah kartonun üzerine köşeleri belirtilmiş noktaların arasına misafir olmuş fotoğrafların üzerini örten ve flu gözükmesini sağlayan kağıt ile saklanan cook eski aile albümlerini okşadım. Ben kadar eski bir kütüphane olduğunu, beni içinde sakladığını, gülüşlerimin, gözyaşlarımın, umutlarım, hayallerimin, hayata bakışımın altının çizildiği yaşayan eşyanın varlığını yeniden farkettim.
Saman kağıtları buldum. Onlarında üzerine satırlar kondurmuşum. Hatta hala boş kalan sayfaların olması nedensiz bir şekilde beni mutlu etti. Birkaç dakika heyecanla ellerimin arasında tuttum. Boş saman kağıtlarını kokladım. Aşk kokuyordu, gençlik kokuyordu, umut kokuyordu, gelecek kokuyordu, bir an önce büyümek için özlem kokuyordu, pasolarıma onsekiz yaşımda olduğumu gösteren doğum tarihleri kokuyordu, düzenler yuvarlağının bu kadar ağır olduğunu bilmeyen yürek kokuyordu, insanların sadece severek yaşabileceğine inanan saf çocuğun teni kokuyordu, renkli renkli macun kokuyordu, topaçın dönerek toprağa çizdiği hayat kokuyordu, ben kokuyordu.
En eski kalemi elime aldım, saman kağıtlarını masanın üzerine koydum, hiç yalanmamış pulu, hiç mektupla buluşmamış sararmış zanfın üzerine koyarak saman kağıtlarının sağ köşesinin bir kaç parmak ötesine bıraktım. Tuşların üzerinde yaşanan aşklara inat saman kağıtlarının üzerinde yeniden doğacak bir aşk mektubu yazmaya başladım.
Seni bekledim,
Hayatıma, yüreğime, kahkahalarıma, gözyaşlarıma, umutlarıma, gerçeklerini heyecanla bekleyen hayallerime, ingamı armağan ettiğim dünyaya, sevgime, düşüncelerime, yaşamıma bir anlam ekleyebilmek için…
Gözlerini gördüm kadıköy kız lisesi çıkışında, ellerini gördüm kemalin yerinde, dudaklarına baktım köhnede, vücudunu gördüm bomontiden kadınlar plajında, kent sinemasında karanlığın içinde elini buldum, okulunuzun çayında vücudunla tanıştım, azar azar seni bana ekledim. Her gün heyecanla, servis şoförlerinin uzağında çıkışını bekledim, aynı formaların içinde seni hayatın renginde görünce uzaktan yüreğimi çalkaladım…
Beni bana armağan eden yüreğini sevdim, gözlerime görmesini öğreten gözlerini sevdim, zamanın azmış gibi kendini anlatan dillerini sevdim, bizim için kurduğun hayallerini sevdim, sol dizinin arkasına özenle saklanmış güzelim benini sevdim, bütün hayatı kucaklayan kollarını sevdim, evinizin karşısındaki ağaca mecnun gibi yaslanmış halimi görmek için perdeyi aralıyışı sevdim, onsekiz martan kiraladığımız kayığın koca bir gemi olup bizi dilediğimiz yerelere götürmesini isteyen hayallerini sevdim, seni sevdim, bütününü sevdim, bizi sevdim…
Gittiğimiz ilk filmin biletini, muhallebi yediğimiz ilk yerin peçetesini, ilk bindiğimiz leylandın biletini, sana yazdığım ilk satırı, bana yazdığın ilk satırı, ikizler sinemasında birlikte içtiğimiz ilk gazozların kapaklarını, hepsinden koy dediğin macunun tahtasını, bütün hepsini ağzına atıp konuşmayı sevdiğin ilk leblebi tozunun torbasını, kemalin yerinde ilk buluşmamazda içtiğin çayın kaşığını, köhnede otururken masamıza düşen ilk yaprağı, seni gördüğüm ilk anı, sana dokunduğum ilk anı, seni gördüğüm ilk rüyamı, seni özlediğim ilk yaz tatilini, sana kavuştuğum ilk tatil dönüşünü, sana aldığım ilk kitap olan küçük prensin yırttığım son sayfasını, soğuk kış gününün ortasında bana verdiğin eldiven tekini, bana söylediğin ilk seni seviyorumu sakladım, seni sakladım, hayatımın armağınını sakladım, bizi sakladım…
Seni seviyorum.
Bana kendimi armağan ettiğin için, aşk ile beni sen tanıştırdığın için, kalbimin aslında yürek olduğunu bana yaşattığın için,
ellerimin niçin yaratıldığını bana hissettirdiğin için, gözlerimin niçin görmesi gerektiğini bana sunduğun için, rüyaların ne kadar anlamlı olduğunu gösterdiğin için, biz olmanın inanılmaz güzelliğini paylaştığımız için, kırçiçeklerinin kokusunu bana armağan ettiğin için, hayatın anlamını bana yaşattığın için değil sen olduğun için seni seviyorum. Bütün hayatı, bütün insanları ardımda bırakıp sana sarılmak bana yetiyor, seni dinlemek, seni anlamak, kahkahalarına gözyaşlarına dokunmak, seni özlemek, sana kavuşmak, seni hayal etmek, seni yaşamak, sen olmak, ben olmak, biz olmak bana yetiyor…
Biz olmayı hayata ekledik.
Artık hayat düşünsün, ister bizi takip etsin mutluluğu öğrensin, ister bildiği gibi yaşamaya devam etsin. Biliyorum ki senin gibi bir güzellikle birlikte olmanın ne demek olduğunu yaşamayan bir hayat mutlu olamaz. Seni seviyorum.
Dün, bugün, gelecek umrumda değil, seninle yürüdüğüm her sokak hayat, seninle konuştuğum her cümle hayat, seninle yaşadığım her gün hayat, sen hayat. Imkansızlar umrumda değil, senin gözlerini gördüğüm her an her şeyi yaratabilirim.
Seni seviyorum.
Biz olmanın güzelliğini hayata ekledik sevdiğim, bu hayat, sonraki hayat farketmiyor sen yanımda olduğunda, seninle doğdum, seninle büyüdüm, seninle yaşıyorum ve gerisi teferruat.
Seni seviyorum.
Biraz sonra seninle buluşacağım. Satırlarımı katlayıp zarfa koyacağım, pulu yalayıp zarfla buluştaracağım, posta kutusuna atıp seninle kucaklaşmasını bekleyeceğim. Biz elele yürürken mektubum heyecanla postacıyı bekleyecek, postacı mektubumu alıp sana ulaştırana kadar yine seni düşüneceğim, yine seni seveceğim.
Hayatımın armağını,
Sen varsan varım, sen kadarım, bütünüm sana armağan olsun,
birlikte hayatın güzelliklerini yaratan yüreklerimiz sonsuz olsun.
Seni seviyorum.
07.03.2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
muhteşem
senİn yanında yAzaCağım mektubunu, bEnim yanımda okuyacaksın mektubunu...
seni terk etmEyecEğim, birbirİmizin yaŞlılığIna da sevip neFesimiz olup yanyana, yürek yüreĞe yaşayacağız...evet !
Yorum Gönder